Trabzon küçük işlerle, küçük meselelerle uğraşmaktan maalesef ama maalesef istediği mesafeyi bir türlü katedemiyor. 

Şehirle, projelerle, sorunlarla uğraşmak yerine herkesin gözü birbirinin üzerinde.

Hiç alakasız, haddini yerini bilmeyen biri gelip ‘Ya vali var ya, belediye başkanı var ya, bakan var ya’ deyip söze başlayabiliyor. 

Ticarette, siyasette dürüstlükte mangalda kül bırakmayanlar, doğrulardan dem vuranlar,  masanıza gelip en gayri ahlaki şeyleri en çirkin iftiraları sizlere aktarıp akıl verebiliyorlar. 

Yüzsüzlük almış başını gitmiş, ne kadar iyilik yaparsanız yapın bir gün geliyor yapmasaydın oluyor, enayi damgası yiyorsunuz, insanların işine yaradığınız kadar adam, yaramadığınız yerde adam olamıyorsunuz. 

Adı büyük ama maalesef icraatta bu büyüklüğe bir türlü sahip olamayan şehrimizde küçük hesaplar peşinde koşmaktan, gerekli olanları hep unutuyor göz ardı ediyoruz. 

Şehrin altyapısı S.O.S verirken, 

trafik çilesi her geçen gün katlanarak artarken, 

liman şehri, kültür şehri, sanat şehri, ticaret şehri, spor şehri, sağlık şehir olma özelliğini her geçen gün bir kademe daha kaybederken, 

kim kimin için ne demiş, kim neyi nasıl yapmış, niye yapmışı tartışıyoruz. 

Ortaya koyulması gereken çok önemli icraatların peşine koşulması, ısrarla istenmesi, savunulması, tartışılması gerekirken şehirle hiç alakası olmayan ve haklın birçok kesiminde kabul görmeyen inanılmayan durumlarda teşekkürler, methiyeler havada uçuşuyor, borç batağında olan, ticareti allak bullak olmuş yarınını göremeyen kişiler, çaresizce umuda sarılarak göz göre göre yanlışa doğru demek zorunda kalıyor. 

İktidar partisi mensupları koltuk savaşlarının peşinde ‘Benim adamım olsun’ kavgalarının peşinde şehrin acil ihtiyaçlarını görmezden gelirken, bu siyasi polemikler yerel yönetimlerin de eksiklerinin veya fazlalarının görmezden gelinmesine neden oluyor. 

İşin başındaki insanlar her icraatı sahiplenmek için yoldaki kaldırım taşından bile medet umarken, bu insanlara değer katması, güç katması gereken ekipleri öylesine hatalar, öylesine olmayacak işler yapıyorlar ki, kurumlarını, birimlerini ve amirlerini adeta gülünç duruma düşürüyorlar.  

Yönetenlerin altındaki bu isimlerin bazıları, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığını sürdürüyor.  Bunun yanında şehrin ve onu yetkilendirenin gücünü arttırmak için gayret edeceklerine, siyasi geçmişlerindeki insanlara güç katmanın kaybettiği lobilerini yeniden kazanmanın anlamsız çabasını veriyor. 

İsraf almış başını gitmiş, herkesin altında değil neredeyse evinin altında 2020 model araçlar, kimileri milletin gözüne soka soka devletin imkanlarını kendi menfaatine en güzel şekilde kullanarak keyfini sürerken, israfa son diye göreve gelenler aynı çılgınlığı ve israfı katlayarak yapmaya devam ediyor. 

Ve hatalarını yazdığımızda;

‘Sen de bizi mi gördün, 

bugüne kadar yapılanları görmedin mi, 

bir daha mı geleceğiz dünyaya, 

memleketi biz mi kurtaracağız, 

heybemize ne kadar koyarsak yanımıza kar kalır, 

şurada kaç senemiz var ki’ deyip kendilerine haklılık payı da çıkarabiliyorlar. 

Gözümle şahit olduğum bir şey; bir yöneticinin aracı, yönetici çıkabilir diye saatlerce kapısında çalışır vaziyette kliması açık bir şekilde bekliyor. 

Çok küçük görülse de böyle bir durumda insanın ‘Sen kendi aracın olsa bunu yapar mısın da devletin aracını sırf araba soğuk kalsın diye saatlerce çalışır vaziyette bekletiyorsun’ sorusunu sorası geliyor. 

Her zaman söylemişimdir, oturduğu koltuğa güç katan insanlar başarılı sayılırlar oturdukları makamdan, bindikleri araçtan peşine gezdirdikleri fiyakalı adamlardan güç alanlar değil…

Şehirde çok ilginç şeyler oluyor, gerçekten bürokraside de, siyasette de, yerel yönetimlerde de…

Yönetenler değil de, 

yönetenlerin ekipleri, 

kraldan çok kralcılar, adeta şehri parmağının ucunda çeviriyor havası var. 

Kimileri kafe köşelerinde, 

kimileri yayla gezilerinde, 

kimileri zevki sefa içinde bilmedikleri şehre yön vermeye çalışıyorlar. 

Sosyal medyada paylaşılan bol RT’li fotoğrafların altına bir bakın, insanların yazdıklarına, isteklerine, çektiklerine bir bakın. Ne demek istediğimi anlarsınız. 

İcraatın RT’lerle, beğenilerle, hashtag’lerle ölçüldüğü günümüzde şöyle mahalle aralarına esnaf tezgahlarına, banka kuyruklarında başarısını ölçme cesareti olan kimseyi göremedik bu güne kadar…

Her şey flu şehirde. 

Herkesin olmazsa olmaz dediği bazı illerde, ilçelerin bile yıllar önce yapıp bitirdiği hizmetleri bizim siyasetçilerimiz unuttu. 

Fındığa fiyat verildi, haydaa bir teşekkür,

çaya fiyat verildi haydaa bir teşekkür, 

Üniversiteye tabela asıldı haydaa bir teşekkür, 

millet kötü kokuları koklamaktan kurtuldu haydaa bir teşekkür, 

yol asfalt döküldü haydaa bir teşekkür…

Trabzon bu kadar küçük mü? 

Bekliyoruz, 

tren yolunu, 

hafif raylı sistemi, 

teleferiği, 

güney çevre yolunu, 

şehir hastanesi, 

denizle barışık bir şehri, 

katledilmeyen yaylaları, 

kumsalların kurtarılmasını, 

çarpık yapılaşmanın son bulmasını, 

şehrin merkezinin kanalizasyon kokusundan kurtulmasını 

ve daha birçok şeyi bekliyoruz. 

Gülcemal bir cenaze gibi ortada duruyor, ne olacağı belli değil. Çalıştay yaparsın suç, yapmazsın suç. 

Gelen öncekine rahmet okuturcasına ne projesine sahip çıkıyor ne ismine. Harcanan paralar, projeler, planlar hepsi çöpe…

Zaten pandemi ile birlikte gelirler de dibe vurdu. Şurada kapı komşumuz Gürcistan’da 10 sene önce bir yayla evine gittiğimde doğalgaz hattını görünce şaşırmıştık, biz daha adına Eğitim Araştırma dediğimiz Kaşüstü’ndeki Trabzon’un en önemli hastanesine, birçok kamu kurumuna, okula doğalgaz bağlayamamışız. 

Daha uzatmaya gerek var mı?

Ne de olsa Nijerya ve Afganistan gibi birden fazla ülkede halkın yarısının elektriği yok

Afrika’da, Orta Asya’da halkın yüzde 80’i su kıtlığı yaşıyor. 

Bizim suyumuz akıyor, elektriğimiz yanıyor, daha ne istiyoruz, şükredelim değil mi!

Söz uzadıkça, aklımıza yeni şeyler geliyor gelince de sinir katsayımız artıyor, nedenini sorarsanız ‘hep aynı sorunlar ve kimsenin bunları üzerine almaması’. 

Sadece hakaret ederseniz, aşağılarsanız, küçük düşürseniz biraz üzerine alan oluyor, o da bize yakışmaz. 

Allah ülkemize kendi ikbalini, kendi siyasi geleceğini, gelecek seçimleri değil gelecek nesilleri gelecek şehirleri düşünen yöneticilerle yol almayı nasip etsin, böyle olanları da başımızdan eksik etmesin. 

Yazımın sonunda pandemi ile ilgili uyarımızı da yapalım, lütfen maske mesafe hijyen kuralına uyalım. Çünkü hastanelerde gerçekten yer kalmadı. 

Aklıma Avrupa’dan bizi arayan gurbetçi geldi, “Hastaneye gittik, Covid testimiz pozitif çıktı babanem 75 yaşında hastaneye almadılar evde ölüme terk ettiler.”

Şu sıralar Trabzon’da testi pozitif çıkıp da durumu kötü olmayan hastaların evde tedavi edilmeleri yönünde bir yöntem izleniyor. Şimdilik testi pozitif çıkıp riski olmayanlar için hayata geçirilen bu yöntem hasta sayısı arttıkça dileriz Avrupa'daki gibi olmaz. Dilerim durumun ciddiyetini hep beraber anlamışızdır…