Masadan yükselen en gür cümle şu: “Trabzonspor taraftarı gelmesin.”
Güvenlik mi?
Elbette.
Ama toplu yasak mı?
Kusura bakmayın, bu reçete ateşi söndürmez; közün üstüne benzin döker.
“Şimdi yasaklayalım, rahat edelim” kolaycı bir konfor.
Oysa yasak, tansiyonu stat dışına iter: yol kenarı, şehir içi, mola tesisleri…
Sorun görünmez olur, çözülmez, çözüm bekleyen sorunların üzerine farklı farklı yorumları döker.
İki şehrin rekabeti, Karadeniz’in hafızasıdır.
Yasak; hafızaya çizik atar, gönüllere küskünlük düşürür.
Normalleşme istiyorsak, cesur ama ölçülü yönetime ihtiyaç var.
“Kapa tribünü, bitsin” devri bitti; yönet, ayrıştır, planla, iletişim kur.
Önce hedefli, akıllı, denetlenebilir adımlar…
Yasak, sahadaki güvenlik görevlisinin risk alma iştahını da törpüler; “Biz de yasaklasak” kolaycılığı dalga dalga yayılır.
Bu derbi, yasakla değil; akılla, protokolle, şeffaflıkla hatırlansın.
Nasıl Rizesporlular Trabzon’a geldiyse Trabzonsporlular da Rize’ye gitmeli.
Karar vericilere çağrı: Yasak değil, yönetim. Gerginlik değil, normalleşme.
Karadeniz’in iki kardeş şehri bunu hak ediyor.





