Trabzon’da Cumhuriyet Caddesi’nde başlayan 1 Mayıs yürüyüşü Meydan Parkı’nda son buldu. Ardından ise burada bir kutlama programı düzenlendi. 

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başlayan 1 Mayıs Kutlaması daha sonra konuşmalarla devam etti. 

Burada ilk olarak Tertip Komitesi adına Türk-İş Trabzon Şube Başkanı Gökhan Gedikli konuştu. 

Gedikli, “Emeğin haklarının barış ve özgürlük mücadelesinin sürdürüldüğü gündür. Bugün 1 Mayıs.. 1 Mayıs Bayramımız kutlu olsun. Ailemizle güven içinde gelecek endişesi olmadan huzur içinde yaşamak istiyoruz. Vergide ve ücrette adaletin sağlanmasını istiyoruz. 

YILDA 1,5 MAAŞ EKSİK ALMAMIZ ANLAMINA GELİYOR… 

Bugün ne yazıkki emekçinin ücreti, daha eline geçmeden tükeniyor. İş verinlerden alınmayan affedilen vergiler, işçilerden vakit kaybetmeden kesiliyor. Bizim yılda 1,5 maaş eksik ücret almamız anlamına geliyor. Bunun için vergide adalet istiyoruz. Çok kazanandan çok, az kazanandan az verginin alınmasını sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilmeli. Gidin zenginden servet vergisi alın, evine ekmek götürmek için canını dişine takmış işçinin yakasını bırakın.  Asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesini istiyoruz. Ne yazıkki asgari ücret ülkemizde geçim ücreti haline gelmiştir. 

İŞÇİYE YAŞAMA DİYORSUNUZ… 

Bugün asgari ücret 22 bin TL. Siz işçiye yaşama diyorsunuz Bu rakamla işçinin nefes alması bile mümkün değil. En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesinde olmalı. Ekonomideki kötü yönetimin faturası işçi ve emekliye çıkarılmamalı. Bu meydandaki emekçinin öfkesinden, evine ekmek götüremeyen babanın, ay sonunu getiremeyen emeklinin öfkesinden korkun. Kötün yönettiğiniz ekonominin faturasını bize kesmekten vazgeçin. Bu ülkenin taşını toprağı satanlardan tasarruf isteyin. Onların harcamalarını kısın ki enflasyon artmasın. Bütün zor günlerde biz emekçiler varız. Fakat milli gelirden pay almaya sıra geldiğinde biz hiç bir yerde yokuz. 

5188 sayılı kanun uyarınca özel güvenlikte çalışan arkadaşlarımız var kamuda. Bu arkadaşlarımızın güvenlik sertifikaları iptal olduğu zaman iş akitleri feshediliyor. Bu kanunun yeniden gözden geçirilmesi lazım. Bunun da takipçisi olmaya devam edeceğiz.

50 yıla yakın süredir Türkiye’de uygulanan neoliberal politikalar, özelleştirme, esnekleşme, güvencesiz çalışma ve taşeron ile sonuçlanmıştır. Son dönemde üretimin yerini ithalat almıştır. Tarımda dönüme değil, ürüne destek verilmeli. İşsizlik artmış, gelir dağılımı bozulmuştur. Vergi adaletsizliği sürmüş, çalışanların alım gücü düşmüştür.

İş kazaları, iş cinayetlerine dönüşmüştür artık. Tüm bunlar işçilerin ve sendikaların karşı karşıya olduğu zorlukları ortaya koymaktadır. Yolumuz var, gidemiyoruz; hastanemiz var, tedavi olamıyoruz; köprümüz var, geçemiyoruz. Geçsek de para ödüyoruz, geçmesek de para ödüyoruz.

Bu toprakların evlatları kanserden öldü, ölmeye de devam ediyor. O zaman karşımıza geçip çay içtiler. "Siz de için, içiniz rahat olsun," dediler. Biz içtik, başka çaremiz yoktu, kanserden öldük. Onlar şimdi çayın en güzelini içiyorlar. Ama bugün Karadeniz’de neredeyse her evde kanser hastamız var. Biz hastamıza şifa arıyoruz, onlar bize ilaç satma derdindeler. Üzülerek söylüyorum, hepimiz bir yakınımızı kanserden kaybettik. Çevrenize bir bakın…

KAMUDA TAŞERON İSTEMİYORUZ

Şunu herkes bilmelidir ki sendikal örgütlenme demokrasinin yapı taşıdır. 696 sayılı KHK ile taşeron işçilerin bir bölümü kadrolarına kavuşurken, bir bölümü kapsam dışı bırakılmıştır. Kapsam dışı bırakılan kim varsa kadroya geçirilmeli bu çite standart ortadan kaldırılmalıdır. Kamuda taşeron istemiyoruz… Kamunun bütün işleri asıl iştir”

İKİNCİ: SADECE YÜZDE 15 ÖRGÜTLENEBİLMİŞ.. 
Tertip Komitesi adına konuşan KESK Dönem Sözcüsü Muhammet İkinci, özetli şu ifadeleri kullandı: 
“22 yılda Türkiye, bu canım ülkemiz eşitsizliğin, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, yoksulluğun kol gezdiği her alanda cüretinin ve yozlaşma… 
Bir tarafta bir eli yağda, bir eli balda, manda yoğurdu ve ejder meyvesi ile beslenenler, bir tarafta yoksulluk  içinde ucuz gıda peşinde ömürlerini tüketenler var. 
Mücadele ve kavga bu iki taraf arasındadır. Bu mücadeleyi mutlaka ama mutlaka 85 milyon kazanacaktır. 
Ezilenlerin, hak ve hukuk adalet mücadelesi mutlaka garebe çalacaktır. Çünkü bu bozuk düzenin daha fazla sürdürülmesi mümkün değildir. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. 
Demokrasi halkın ekmeğidir. Anayasa ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin engellendiği, seçme eve seçilme hakkını yok sayıldığı hak iradesine darbe vurulmak istenen dönemden geçiyoruz. 
Hak iradesine saygı duyulmuyorsa, hukuka uygun davranılmıyorsa o ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. 
Sendikal hak ve özgürlüklerinin yasaklandığı, grev yasaklarının olduğu bir ülkede en temel ihtiyaç demokrasidir 
Türkiye’de 16 milyon çalışan işçimiz var. Ama bu sendikal yasaklardan dolayı sadece yüzde 15’i örgütlenebilmiş. Bu Türkiye demokrasinin ayıbı. 
Demokrasi mücadelesi sınıflar mücadelesidir. Emekçilerin emeği ile geçinenlerin eşitlik ve özgürlük, ancak demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla mevcut olmasından tesis edilmesinden geçmektedir. 
22 yıldır bu ülkede yoksulluk düzeni adım adım artık taşınamaz hale geldi. 
Halkımız, demokrasi için direniyor. Gençlerimiz geleceklerine ve memleketlerine sahip çıkıyorlar. Kadınlar haklarına ve yaşamlarına sahip çıkıyor.

Ekran Resmi 2025 05 01 12.54.49Ekran Resmi 2025 05 01 12.54.46Ekran Resmi 2025 05 01 12.54.42

Kaynak: 61SAAT HABER MERKEZİ