“Denizin gözünü, toprakla doyuruyoruz” ifadelerini kullanan Pehlevan, “Torağın insan yaşamındaki önemi daha ilk çağlardan beri anlaşılmış olup, arkeolojik araştırmalar toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiştirmek amacıyla kullanılmasının Milattan en az 8000 yıl önce başladığını göstermektedir. Toprak uzun süre herhangi bir ıslah işlemi ve madde ilavesi yapılmadan kullanılmıştır. İnsanların toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi gübrelemedir. İlk ıslah işlemi ise teraslamadır” ifadelerini kullandı. 

TRABZON SAHİLİNİN 88 KM’LİK KISMI TARIM TOPRAĞI


Yeryüzündeki kara parçalarının toplam yeryüzü alanının yüzde 28.2’sini oluşturduğuna paylaşımında yer veren Pehlevan, “Dünyamız toprak bakımından çok fakir. Sınırlı olan topraklarımızı korumak ve verimli kullanmamız gerekmektedir. 
   En uygun koşullarda 1cm’lik toprak oluşumu için ekstrem şartlarda yaklaşık 400 yıl geçmesi gerekirken, bu toprağın işlenebilir, verimli bir yapıya kavuşması için 12 bin yıl geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan bunu kendi isteğimiz doğrultusunda arttırmak elimizde değildir. Fakat meydana gelmiş toprağı korumak elimizdedir.

308627109_6121235257906422_7663385040564140744_n


   Topraklar en önemli doğal kaynaklarımızdan yalnızca biri değil aynı zamanda ekosistemlerin en önemli taşıyıcı gücüdür.
   İnsanlığın devamı için olmazsa olmaz olan toprak çeşitli vesilelerle deniz dolgu malzemesi olarak kullanılmaya devam ediyor.114 km olan Trabzon sahilimizin 88 km’lik kısmı ağırlıklı olarak tarım toprağı ile dolduruldu ve doldurulmaya devam ediyor. İnatla denizin gözünü toprakla doyurmaya çalışıyoruz. Sadece tarım toprağını kaybetmiyoruz, deniz canlılarının çoğalma ve yaşam alanlarını da yok ediyoruz. Sonrasında da balıkçı reyonlarında balık yerine kavun, karpuz satıyoruz!
   Birçok kurum ve kuruluş erozyonla mücadele ederken Trabzon’da sanki 816.684 kişi birlik olduk, tarım toprağının kamyonlarla denize dökülmesini seyrediyoruz. Aslında denize dökülen toprak değil geleceğimiz” 

KARADENİZ’İN HIRÇIN DALGALARINDA… 


 Pehlevan, paylaşımına şu şekilde devam etti: 
“Oluşumu yüzyıllar süren topraklarımızı acımasızca, vahşice geri dönüşümü imkânsız bir şekilde Karadeniz’in hırçın dalgalarında boğuyoruz, ilelebet yok ediyoruz. Oysa en iyimser hesaplarla dünyada potansiyel gıda üretimi 11 milyar civarında insanı besleyebilecektir. Bu rakamların yükselebilmesi için Dünyada besin üreten alanların ve 3 milyar ha’lık meraların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve iyileştirilmesi gerekmektedir.      

308791662_6121235134573101_198656553642469543_n

GEREKLİ ÖNLEMLER VAKİT KAYBETMEDEN… 


   Tarım arazileri birer fabrikadır. Yüce yaratanın bizlere bahşettiği en değerli varlık topraklarımız insanlığın devamı için olmazsa olmaz olan gıda üretim alanlarıdır. Hayatın devamlılığı için gelecek nesillerin yaşam kaynağı olan gıda fabrikası topraklarımızı sonsuza kadar imha ediyoruz. Dünyada geleceğe yönelik göstergeler çok iç açıcı görünmemektedir. Ülke olarak gelecekte karşılayabileceğimiz sorunları öngörüp planlarımızı bu bağlamda yapmalıyız. Gerekli önlemler çok vakit kaybetmeden almazsak Ülkemizin de bu sorunla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olacaktır. 
   Gelecek nesillere yapacağımız en büyük kötülük gıda üretim fabrikalarında yükselen beton yığınları ve sonsuza dek imha edilen topraklarımız. Bizim buna hakkımız yok. Emanete hıyanet olmaz; bizlere nasıl bırakılmışsa bizlerde gelecek nesillere daha iyi şartlarda bırakmalıyız. 

308756144_6121235404573074_5767939619469512232_n

KAZILARDAN ÇIKAN TARIMA ELVERİŞLİ TOPRAĞIN… 

   Bu minvalde tarım toprağını yaşatmak için planlar üzerinde çalışmalar yapmalıyız, imkânlarımızı zorlamalıyız. Çünkü toprak ana yoksa bizde yokuz. Yapılması gerekenler hiçte zor değil. Günü değil geleceği kurtarma yönünde planlar yapmak. Bu planları yapmak kurum ve kuruluşlara ilave çok aşırı maliyet getirmez. Yapılması gereken çok basit; bir plan dâhilinde kazılardan çıkan tarıma elverişli toprağı denize değil de tarımsal üretim yapılamasına uygun olmayan atıl durumda olan arazilere ıslah projeleri hazırlayarak tarıma elverişli hale getirilmesi için nakletmek ve bu arazileri üretim yapılabilecek hale getirmek. Belki bizim değil ama gelecek nesillerin bu tarımsal üretim alanlarına çok ama çok ihtiyacı olacak.
   İnsanların yaşaması ve refahı toprağa bağlı olduğuna göre, toprağın bugünkü sahipleri onları ileriki nesillere aynen teslim etmekle görevlidirler. Bunun için toprağın geçici sahipleri verimliliğin devamlılığını sağlamak ve erozyonla taşınmasına engel olmak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Bu ulusal bir görevdir.   

308668362_6121234604573154_1362158510282266598_n

DÖRET ÖNEMLİ FONKSİYONU… 

      
   Toprağın önemini başlıca; Tarımsal, Endüstriyel, Ekonomik ve Ulusal olmak üzere yaşam için dört önemli fonksiyonu bulunmaktadır.                                                                                                               
    İnsanlar dünya üzerinde yaşadıkları sürece doğrudan ya da dolaylı olarak toprağa ihtiyacı vardır. Yiyecek, giyecek ve yakacaklar ile içinde oturulacak barınakların kurulmasında kullanılan birçok malzeme topraklardan elde edilmektedir. Yaşamın devamı için tahıllar ve benzeri ürünler, meyveler ve sebzeler toprakta yetişmektedir. Ayrıca Giyim eşyalarının yapılmasında kullanılan lifli materyaller toprakta yetişen ürünlerden elde edilmektedir.

DÜNYA NÜFUSUNU BESLEMEK İÇİN…   

 Dünyamızın ve ülkemizin tarımsal üretimin artırılmasına çok daha fazla ihtiyacı olduğu bu dönemde, Ülkemizdeki tarım alanları ve meraların reva görüldüğü muamele mutlu azınlığı da mutlu etmemeli!  Küresel ısınmadan dolayı artan Dünya nüfusunu beslemek için en küçük toprak parçasına ihtiyacımızın olacağının ilgililer tarafından çok yönlü olarak irdelenmesi, gelecek nesillere yaşam alanları bırakmamız için bizlerin çok büyük sorumluluğu var.
   Kendi hırsımız yüzünden çocuklarımızın geleceği ile oynamaya hakkımız yok.
  Biz çok üzülüyoruz, ya siz!...
 Karar,Karar Vericilerin..”