Trabzon’da her sağanak sonrası yaşanan sel felaketleri artık adeta rutin hâle geldi. Can kayıpları, milyonlarca liralık maddi zarar ve mağdur olan vatandaşlar... Ancak felaketin ardından yaşananlar da en az selin kendisi kadar tanıdık.
Geçmişte Beşirli’de yaşanan su baskınlarının temelinde, yukarı mahallelerdeki doğal su yollarının değiştirilmesi yatıyordu. Bugün de benzer riskler birçok köy ve mahallede hâlâ devam ediyor. Devlet Su İşleri’nin raflarında bekleyen ihale dosyaları, derenin yoluna yapılan yolların ve yapıların acilen yeniden planlanması gerektiğini ortaya koyuyor.
Ancak bu dosyalar genellikle selden sonra birkaç hafta gündeme geliyor, sonrasında sessizliğe gömülüyor. Sorunun çözümünü yalnızca kurumların ihmaliyle açıklamak da yetersiz kalıyor. Mahallesinde, bahçesinde veya fındıklığında zarar olmasın diye projelere karşı çıkan, siyasiler ve belediyeler üzerinde baskı kuran vatandaşlar da çözümün önünde engel oluşturuyor.
Oysa bu durum yalnızca bireysel bir kaygı meselesi değil. Bugün iptal edilen ya da ertelenen bir ihale, belki de yarın yaşanacak bir selde can kaybına neden olacak. Bu nedenle uzmanlar, karar süreçlerinin vatandaş baskısına bırakılmaması gerektiğini vurguluyor.
Trabzon’daki milletvekillerine de bu noktada büyük görev düşüyor. Bekleyen projelerin bir an önce hayata geçirilmesi, sel riskinin kalıcı olarak azaltılması için elzem. Çünkü sel felaketinin şakası yok, ihmalkârlığın bedeli ise her geçen gün daha da ağırlaşıyor.