Trabzon Kent Konseyi tarafından düzenlenen Ulusal İklim Değişikliği ve Su Sempozyumu’nda konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Topbaş, iklim krizinin sadece çevresel değil, doğrudan insan sağlığını tehdit eden bir sorun haline geldiğini vurguladı.

Topbaş, şehirleşme, tüketim ve çevre kirliliğinin etkilerini anlatırken, “Dünyaya insan düştü, her şey değişmeye başladı. Evler, plazalar yaptık; ısıyı artırdık, ardından klimayı çalıştırdık. Bu kısır döngü artık dünya için bir yük haline geldi” ifadelerini kullandı.

GERİ DÖNÜŞÜM TANIMI YANLIŞ

Enerji tüketimi ve atık yönetimi konusunda da eleştirilerde bulunan Topbaş, “Tüketiyoruz, tükettiğimiz şeyleri ne yapıyoruz, atıyoruz. En büyük yanlışlardan bir tanesidir, geri dönüşüm tanımı yanlış bir tanımdır. Efendim biz geri dönüşlük de yapıyoruz ya geri dönüşüm demek aynı şeyi başka şekilde forma dönüştürerek kullanmak demek. Peki bunun için ne yapıyoruz? Yine enerji üretiyoruz. Bunun için de enerji harcıyoruz. En iyisi bunu atıp, üretmemektir,

Şimdi ne yapıyoruz? Ayrıştırıyoruz. Çok güzel ayrıştırdım ben çevreci oluyor. Maalesef çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü bunlar içerisindekileri ayrıştırmak çok kolay bir olay değil ve bunları tekrar kazandırmak çok kolay değil. Ondan sonra da koskocaman çöp bağları oluşturuyoruz. Ondan sonra denizlere atıyoruz, işte göller atıyoruz.

Arıttıklarımızı tamamen arıtabiliyor muyuz? Arıtamıyoruz. Ne kadar ileri teknoloji kullanırsınız, kullanırız, hepsini arıtamıyoruz.. Dolayısıyla aradığınızın çamuru giyiniyor. O çamuru ne yapacaksınız? Onu ortadan kaldırma da çok zor ve sağlık riskleri olan bir konu var. Toprağa kirletiyoruz ki en kötüsüdür. Toprağı kirlettiğimizde bunu geri kazanmak temizlemek mümkün değil.

Biz dünyada tek miydik. Hayır değiliz. Bakın balıkları öldürüyoruz, camları öldürüyoruz..

Dumanları görünce hava kirliliği… İç ortam hava kirliliği, dış ortalama kirliliğinden 4 - 5 kat daha tehlikeli. Güneş varken güneşin etkisini görebileceğimiz şeyler yapmıyoruz tam tersine enerji ihtiyacımızı artıracak hamlelerle bunları yapıyoruz..

Madencilik için ormanlarımızı kesiyoruz, ağaçlarımızı kesiyoruz.

Oksijeni nereden alıyoruz biz ya denizlerdeki planktondan alıyoruz ya ağaçlardan alıyoruz.
Bunları yerine koyabilmemiz için bizim ayda en az 20 tane ağaç dikmemiz gerekiyor. Kimin için, hem kendimiz hem de çocuklarımız için…” diye konuştu.

Whatsapp Image 2025 06 25 At 10.04.00

BİRÇOK ŞEHİR SU ALARMI VERİYOR…

Prof. Dr. Topbaş, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Burada en büyük problemlerimizden bir tanesi bildiğimiz zannetmek. Herkes bildiğini zannediyor. Çevreyi biliyoruz ya… maalesef bilmiyoruz. Su iklim değişikliğinden çok daha dramatik bir şekilde hayatımızı etkileyecek kıtlıkla karşı karşıyayız. Birçok kentimiz alarm veriyor. Izmir alarm veriyor. Antalya'ya Batman, diyarbakır, Ankara alarm veriyor her yer alarm veriyor.

Hava kirliliği inanılmaz şekilde artmış durumda. Plastik kirliliği ürünlerimizin neredeyse %70. 80’i plastik kirliliği…

Bakın çevresel etkilen neleriyle türk kayıpları var, ne kadar %68..

Bakın 1800 yıllara kadar böyle bir seviyede gidiyoruz. 1800’lı yıllarda sanayi devrimi oluyor. Dünya nüfusu 200 yılda 8 milyarı açtı,

Nüfus da oyun oynanmaz. Nüfusla oynadığınıza başka bir durum söz konusu olur ve 1980’li yıllarda kent - kır nüfusu değişmiş durumda. Kentleşmişiz…

Dünya taşıyamayacağı insan kitlesiyle karşı karşıya. Suyun da var olduğunu ancak kullanılabilir suyun yüzde 1’den az olduğunu düşünebilirseniz bunlar ciddi sorun olduğunu görebilirsiniz.

Gıda üretimi, gıda ihtiyacı… Teknolojiyle bir miktar gıda üretilmez artıyor ancak, gıda ihtiyacı çok daha fazla artıyor” diye konuştu.

TÜRKİYE İYİ SINAV VEREN ÜLKELERDEN BİR TANESİ DEĞİL

İklimin değişmediğini bozulduğunu ifade eden Prof. Dr. Topbaş, “İklim değişmiyor, iklim bozuluyor ve maalesef geri dönüşümsüz olarak bozuluyor. Ve ortaya çıkan etki canlılar ve insan için kriz noktasına gelmiş durumda. Dolayısıyla biz bunu böyle algılamamız gerekiyor.

İklim değişimi değil artık küresel iklim krizi etki noktasında maalesef buraya geldiğimizi anlamamız gerekiyor ve bu bizi artık bütün senaryolar, insan eliyle iklimi maalesef kriz haline getirildiğini gösteriyor.
Geçen seneki rakam, küresel anlamda en yüksek sıcaklığın ölçüldüğüydü… Bu sene bu rekoru kalacağımız bekleniyor. Ve Türkiye bu konuda çok daha maalesef iyi sınav veren ülkelerden biri değil.

Artık kriz noktasında biz iklimle ilgili senaryolarımız çok daha dramatik bir noktaya gelecek ve sonuçta da işte yağmurlar olacak işte aşırı yağmurlar, seller vesaire bunları yapan iklim değil, bunlar yapan biziz bunu algılamamız gerekiyor.

Peki bunlar karşısında nasıl sağlıklı olunabilir? Sağlık sadece hastalıkla sakatlığın olmayışı değil negatif anlamda. Pozitif anlamda bedenen zihinsel ve duygusal ve sosyal yönden tam bir iyi olma hâli iyi hissetme değil, bütün ölçüler noktasında iyi olma hali…

EN ZENGİNİ DE RİSK ALTINDA

İnsanı her şey etkiliyor. Ben enfeksiyon hastalığı olacaksam bir mikrobu alıyorum hasta oluyorum. Bir kere oluyor. Ancak kronik hastalıklar dediğimde bu küçük küçük etkilerinler uzun sürede ortaya çıkabiliyor.
İklim değişikliği küresel bir sağlık tehdidi olarak karşımıza çıkıyor ve milyarlarca insan burada etkileniyor ve milyonlarca insan da ölmüştür.

Kimler risk altında değil.. Ben size söyleyeyim, herkes risk altında en zengini dair risk altında ve dolayısıyla bir yaşamsal bir sorunla karşı karşıyayız” dedi.

PANDEMİLERİ DAHA SIK YAŞAYACAĞIZ

Topbaş, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bakın bir pandemi yaşadık, hala da etkisini yaşıyoruz. Bu pandemiye neden olan virüslerin mutasyonudur ve virüsler devamlı mutasyon geçirir. Bu mutasyonlara neden olan çevresel koşullardır ve bu çevresel koşullar nedeniyle biz bu pandemileri daha sık yaşayacağız. Bunlar komplo teorisi değil, biyolojik bir savaş değil, laboratuvar üretimi değil maalesef koşullar bunu gerektiriyor.

Solunum yolu hastalıkları, normalde görmediğimiz zatürreleri görüyoruz. Bu sene hastalanlarımız vardır. Çoğu 15 - 20 günde geçiremedi.

ANTİBİYOTİKLER İŞE YARAMIYOR…

İlacı dirençli mikroorganizmalar… Artık antibiyotikler işe yaramıyor biliyor musunuz? Çoğu antibiyotik patladı elimizde. Antibiyotik gelişimi de çok zor. Yeni antibiyotik üretemiyoruz ve 5 yıl sonra 10 yıl sonra maalesef hastalıkları tedavi edemez duruma geleceğiz. Bir hekim olarak bunu söylemekten gerçekten üzülüyorum.

Bir sürü hastalık, kronik hastalıklar işte aza belki farkına varmadığımız uzun vadeli uzun süreli yaşam, boya hastalıklar ve kutu kutu ilaç kullanmanız gerekiyor. Sık görülüyor, günlük yaşam etkiliyor ve birçok faktörün etkisi altında…

Bütün bu hastalıklar, iklimle ve çevre ile ilişkili. Hepsini tek tek anlatmayayım…

Çevresel faktörler kaygıya neden oluyor ve bu kaygı normal bildiğimiz kaygı da yaptığımız müdahalelerle maalesef tedavi edilemiyor. Öyle bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla iklim krizinin sonucunda daha da önemli olanı ölümler daha çok olacak. Beklemediğimiz ölümler olacak. Genç insanlarımız ölecek ve bunun sonucunda da birçok kayıpla karşı karşılacağız”