Batum gelişiyor, Batum kalkınıyor, Batum ABD'nin desteğiyle uçuyor, Batum çekim merkezi oluyor… Batum'un adı kumarhaneler şehri oluyor, Batum Fuhuş'ta çekim merkezi oluyor, Batum otellerin lüks tüketim yatırımlarının baş şehri oluyor.

Hepsi doğru. Batum, kendi değerlerini, kendi benliğini kaybediyor. Yabancılaşıyor.

Bizim için bir sakıncası var mı, bence var.

Çünkü Batum oluşturduğu bataklığa en çok bizim vatandaşımızı çekiyor.


Trabzon'da da Nataşa kazanıyor, Batum’da da!

Hafta sonu oradaydık. Gezi amaçlı birg ün geçirdik. Şehrin içerlerine girdik, ara

sokaklarına. Şöyle bir analiz edelim dedik bu şehri...

Özellikle 5 yıldızlı lüks otellerin oto parklarındaki plakalar dikkatimizi çekti.



61-53-28-55-08 ve hatta 06….


Plaka yoğunluğu bu şekildeydi. Otellerin önünde hiç yabancı plakalı araç göremedik.

Oraya yatırım yapan Türkler tehlikenin farkında. Kimlikle geçiş için herkes

sabırsızlanmıştı fakat böylesine bir talebin olacağı hiç beklenmiyordu.

Sayın Bakan Hayati Yazıcı'nın dediği gibi, ineğini satan Şahin'ine atlayıp kumarhanede, diskotekte soluğu alıyor.

Orada yatırım yapan Trabzonlu bir işadamı anlatıyor, "Çok tehlikeli bir süreç. Önlem alınması şart. İşadamlarının yanı sıra meraklı gençlerde artık cebine 500 TL koyup geliyor. Aklından geçen herşeyi bu 500 TL ile yapıyor. Para göze az geliyor fakat asgari ücretin 700 lira olduğu dönemde bir insanın 1 gecede bu parayı yabancı bir devlette harcaması, günde 6 bin kişinin girip çıktığı var sayılırsa hiçte hafife alınacak bir olay değil.


Harcadığı paradan ziyade görüp anlattıkları buralara gelen insan sayısının artmasına en büyük katkıyı veriyor.

Burada hemen hemen herkes kendi kesesine uygun bir kumarhane, bir diskotek, bir gece kulübü bulabiliyor. İnsanlar kumarhanelerde önce ücretsiz pullarla oyuna alıştırılıyor.

Kumar derken gece hayatı, alkol ve yozlaşan bir nesile merhaba. Türkiye bu tehlikeyi nasıl fark etmedi bilmiyoruz. Ama erken önlem alınmaz ise, ileri de Batum kapansa da Karadeniz insanının Kıbrıslara kadar gidebileceği bir heves, bir bağımlılık oluşacak" diyor.

Belki biraz abartıyor fakat onu doğrulayanların sayısı da az değil.

Şehrin merkezi mimari bir şölen sunuyor gelen davetlilere. Göz tırmalayan, yüksek rahatsız edici bina yok. Olan eski binaların hepsi giydirme yapılarak modern bir görünüm almış. Buram buram tarih kokan bir şehir. Gezerken sahilini, bir tezgah dikkatimizi çekiyor. Kolye bileklik satan bir tezgah, yanaşıyoruz sesli düşünerek, "Ne güzel yapmışlar acaba kaç liradır" diyoruz.



“Buyur canım”, sesiyle şaşırıyoruz. Tezgahın başındaki 40'lı yaşlarda sarışın bakımlı, sigarayı derin derin çeken kadının sesi bu. Hemen bizi sorguluyor. İşte Aramızda geçen o diyalog;

NTŞ: Nerelisin?

E.E. Trabzon, sen?

NTŞ: Gürcistan ama Trabzon'da çok kaldım. …. mahallesini bilir misin?

E.E. Evet iyi bilirim

NTŞ: İşte orada çok kaldım. varya, onun bana kiraladığı evde. Ben üçüncü

sevgilisiydim….

Hepimiz şoktayız. Nokta ile geçtiğim yerleri O şans eseri karşılaştığım kadın alenen isim soy isim ve yaptığı iş ile bağıra bağıra, gülerek caddenin ortasında söyledi yüzümüze Trabzon’daki dostunu birde selam yolladı.

Yanımdakilere bakarak "Ya o söylediği adamın bir akrabası veya oğlu yanımızda olsaydı ne olur du? dedim. Ne vahim bir tablo…

Çünkü o kadın Trabzonlu o adamı deşifre ederken büyük bir zevk alıyordu, sanki bir intikamın kahkahalarını atıyordu. Güldük ama çok düşündük. Dünyanın ne kadar küçük olduğunu bir kez daha yüzümüze vurdu karanlık gecelerin karanlık zevkleri.

Şehrin arka sokaklarında, mahalle aralarında çamaşır ipi gerilmiş, köhne evleri görmek, sokaklarda yatan, yiyen içen insanlara tanık olmak, yerden izmarit toplayarak sigara ihtiyacını karşılayan bir topluma rastlamak mümkün. Kadınların erkekleri saç sakal traşı ettiği küçük bir kuaförün karşısında, taşlarla kale direği yapmış 4'e 4 maç yapan çocukları görmek te mümkün. Merkezinde yeni bir hayata yeni bir yaşama yelken açan Batum'un arka sokakları hiçte öyle iç açıcı bir görüntüye hakim değil.

Ama halkın güvenlik konusunda memnuniyeti üst düzeyde.

Devamı yarın…
Sarp Sınır kapısında Türk eziyeti…
Fırça attık Türk çıktı…