Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçtiğimiz Cuma günü açıklanan ve bugün yerleştirme tercihleri başlayan 2025 Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sonuçları, eğitim sistemindeki yapısal sorunları bir kez daha gündeme taşıdı. Eğitim Sen Trabzon Şube Başkanı Muhammet İkinci, sınavın yalnızca bir başarı ölçütü değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretildiği ideolojik bir araç olduğunu ifade etti.
İkinci yaptığı açıklamada, "LGS ile öğrenciler sıralanmakta, elenmekte ve kategorize edilmektedir. Bu sistem çocukların gelişimini değil, yarışmacı ve performansa dayalı bir anlayışı önceliyor. Eğitim kamusal niteliğinden uzaklaştırılarak özel okullara, kurslara ve maliyetli ek kaynaklara mecbur bırakılıyor," dedi.
Psikolojik baskı ve pedagojik sorunlar
Sınavın, çocukların ruhsal gelişimini olumsuz etkilediğini belirten İkinci, “13-14 yaşındaki çocuklar sınav sonuçlarına göre ‘başarılı’ ya da ‘başarısız’ etiketiyle yaftalanıyor. Bu yalnızca pedagojik olarak yanlış değil; insan onuruna da aykırıdır,” sözleriyle sınav sistemini eleştirdi.
Sınavların, öğretmenler ve okullar üzerinde de baskı oluşturduğunu vurgulayan açıklamada, performans odaklı yapının test çözdürmeye indirgenmiş bir eğitim sürecine neden olduğu ifade edildi. Dezavantajlı bölgelerdeki okulların sistematik olarak başarısız ilan edilmesi ise bölgesel eşitsizlikleri derinleştiriyor.
Eşitlik ve katılım vurgusu
LGS sonuçlarının ardından kamuoyuna sunulan “tam puan” haberlerinin de eleştirildiği açıklamada, başarı hikâyelerinin çoğunlukla sınıfsal ve bölgesel imtiyazların sonucu olduğuna dikkat çekildi. Şaibe, kopya ve güvenlik iddialarının sınav sistemine olan güvensizliği artırdığı da belirtildi.
Eğitim Sen olarak çözüm önerilerini de sıralayan Muhammet İkinci, LGS’nin kaldırılarak yönlendirme ve rehberlik temelli yeni bir sistem oluşturulması gerektiğini söyledi. Kamusal ve parasız eğitim, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi, pedagojik temelli eğitim anlayışı ve demokratik katılım talepler arasında yer aldı.
"Eğitim sisteminde gerçek reform, sınav tarihleriyle ya da soru tipleriyle değil; sistemin yapısal niteliğinin değiştirilmesiyle mümkündür. Eğitim hakkı sınavla değil, kamusal bir sorumlulukla güvence altına alınmalıdır,” ifadelerini kullandı.