Cemaat ve Tarikatlarla İşbirliğinin Sonunun çıkmaz sokak olduğunu ifade eden İkinci,  "Ülkemizin Aydınlık Geleceği Laik, Bilimsel Eğitim ile Mümkün. Eğitim sistemimizin, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Diyanet, çeşitli vakıf ve dernekler adı altında tarikat ve cemaatler ile imzalanan işbirliği protokolleriyle, bilimselliğin esas olduğu bir alan olmaktan çıkarılması süreci hız kesmeksizin devam ediyor.  

TBMM’de devam eden 2024 bütçe görüşmelerinde MEB bütçesi görüşülürken söz alan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek, yıllardır eğitim sistemi üzerinden sürdürülen “eğitimde dinselleşme” uygulamalarını bakanlık politikası olarak sürdüreceklerini itiraf etmiş bulunuyor.  

Üstelik bu ısrar,  yargı kararlarına ve yakın tarihte ülkemize yaşatılan travmaya rağmen sürdürülmektedir.  Bakan Tekin’in eğitim sistemini yıllardır kuşatan dini tarikat ve cemaatleri, “sivil toplum örgütü” (STK) olarak tanımlamasını son derece dikkat çekici buluyoruz.

 Eğitim sistemi siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda yapılandırılamaz, protokoller üzerinden tarikat ve cemaatlere teslim edilemez.
MEB bu anlayışı terk etmeli;  çeşitli tarikat, cemaat ve vakıflar ile yargı kararlarına rağmen imzalanan protokoller sonlandırılmalı, Diyanet İşleri Başkanlığını, eğitimde aktör/ belirleyici hale getiren  ÇEDES projesinden vazgeçilmeli; bilimsel ve laik eğitim ilkesi esas alınmalıdır" dedi.

İdarenin bir memlekette hukuka uygun davranması gerektiğini kaydeden İkinci, "Türkiye yakın bir tarihte cemaatler eliyle sürdürülegelen yönetim anlayışının nasıl bir travmatik sonucu yol açtığını gördü. FETÖ diye tabir edilen Gülen cemaatinin Sayın bakanın ifadesi ile sivil toplum örgütü olarak değerlendirilmesi geçmişte yaşananları aklamaya dönük bir çabanın içinde midir sorusunu beraberinde getirmektedir. Bunu sormak durumundayız çünkü FETÖ maalesef uluslarasılaşmış nitelik kazandırıldı. 2016 yılından itibaren bununla ilgili uluslararası talepler dile getiriliyor fakat bu talepler karşılanmıyor.

Siz tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütü olarak nitelendirdiğinizde size bu da sivil toplum örgütü denebilir. Dolayısıyla bu ne perhiz bu ne lanet olsun denir Biz bilimsel ve laik eğitimi savunuyoruz tarikat ve cemaatler belirleyici olduğu eğitim sisteminde bunun varacağı yer karanlıktır. Memleketin ihtiyacı bilimsel eğitimdir.  

İnsanların din ve vicdan özgürlüğü, inanma ve inanmama özgürlüğü esastır. Devletin bu alana müdahale etmesi ne şekilde inanacağına ya da inanmayacağına karar vermesi demokratik ve özgür bir ülke ve laik bir ülke açısından kabul edilemezdir" diye konuştu.