Ama bu kez konu “satıldı mı, satılmadı mı”dan çok daha derin bir yere temas ediyor.
Edinilen son bilgilere göre, binanın satışı için artık uluslararası satış, pazarlama ve emlak değerlendirme şirketleriyle görüşmeler yürütülüyor. Yani mesele yerelden çıkmış, küresel bir vitrine taşınmış durumda. Ama işin ilginç tarafı, bu noktaya gelmeden önce yaşananlar…
Hatırlarsanız, önce Trabzon’daki iş insanlarına dönüldü.
TTSO öncülüğünde bir nabız yoklaması yapıldı: “Bu projeye Trabzon’dan talip olur mu?” diye bakıldı. Sonuç mu? Ne yazık ki çıkmadı.
İşte tam da burada ironik bir tablo ortaya çıktı. Yıllardır Trabzon’da her büyük proje konuşulduğunda, “Niye Trabzon’daki iş adamlarına verilmiyor?”, “Niye dışarıdan geliyorlar?” diye sitem eden bir kısım iş dünyası vardı. Şimdi ise Trabzonlu iş insanlarına kapı açıldı… ama içeri giren olmadı. Bu da ister istemez bazı sitemleri beraberinde getirdi.
Protokol nezdinde üst düzey isimlerden gelen serzenişler, biraz da bu çelişkiye yönelikti.
Bir ara projenin Trabzonspor’a verileceği ya da satılacağı konuşuldu. Ama o ihtimal de sadece yazılan haberlerde kaldı. Hatta DTM’nin yapılan toplantılarında Trabzonspor konusu gündeme bile gelmedi. Son toplantı İstanbul’da yapıldı.
Artık süreç Trabzon’un değil, büyük ölçüde piyasanın ve uluslararası aktörlerin elinde ilerleyecek gibi duruyor. Yani özetle… Trabzon “Neden bize verilmiyor?” noktasından, “Biz niye almadık?” noktasına gelecek duruma geliyor… Bu da sadece bir bina hikâyesi değil…
Bir şehirde sermayenin, cesaretin ve sorumluluğun nerede durduğuna dair küçük ama düşündürücü bir fotoğraf aslında.





