Trabzonspor taraftarı için, takımını takip etmenin adeta zulme dönüştüğü bir sezonun sonuna geliyoruz. Kötü saha sonuçlarından ziyade, fıtratında mücadele etmek olan bu taraftar, kendisiyle özdeşleşmeyen oyundan ciddi anlamda rahatsız. Ve bu oyunun temel sebebinin kadro yapılanması olduğu artık aşikâr.
Bir türlü oturmayan stoper tandemi, üretmeyi geçtim, topu derine taşıyamayan aciz bir orta saha, iki teknik adamın da sonunu getirdi. Bu kadro mühendisliğinde kimlerin payı varsa, hissesine düşeni almak zorunda.
Yeni sezonun planlaması yavaş yavaş gündeme oturmuş durumda. Ancak Trabzonspor, bu süreci başlatmadan önce köklü bir anlayış değişimine gitmek zorunda. Finansal olarak yarıştığımız kulüplerle aynı düzlemde olmadığımızı artık kabul etmek zorundayız.
O halde Trabzonspor’un futbol aklı, tüketen değil üreten bir zihniyete evrilmeli. Kısa vadeli çözümler değil, uzun vadeli planlar devreye sokulmalı. Kendi değerlerini üretmeyi ilke edinmeli. Günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir refleks kazanmalı.
Artık bu kulüp, sahaya yansıyan bir futbol aklı oluşturmak ve bu yapının gerekliliklerini yerine getirmek zorunda. Yönetim yalnızca takımı değil, taraftarın sosyolojisini de bu anlayış üzerine yeniden inşa etmeli.
Taraftarın kısa vadeli beklentisi törpülenmeli, bu vizyonla uyuşmayan anlık kararlar ve panik reflekslerinden uzak durulmalı. Camia bu dönüşüme ikna edilmeli. Çünkü Trabzonspor, bu dönüşümü gerçekleştirecek vizyona da, futbol aklına da, insan kaynağına da sahiptir.
Ne var ki gündeme baktığımda, bu dönüşümden halen çok uzakta olduğumuzu üzülerek görüyorum. Sanırım yine aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyeceğiz...