Kamp sürecinde yalnızca 2-3 kez ve o da 20 dakikalık kısa bölümler medya ve taraftara açıldı.
Bu durum, iletişim stratejisinin zayıflığını net şekilde ortaya koyuyor.
Kamp sonrası ise hiçbir şekilde antrenman açılmadı.
Kulübün dijital mecralardaki içerik üretimi A takım düzeyinde yetersiz olduğu belirtiliyor.
Ne çeşitlilik ne de derinlik açısından tatmin edici.
Bu da doğal olarak taraftarla olan bağı zayıflatıyor, kulüp–taraftar etkileşiminde ciddi bir kopukluk yaratıyor.
Lig başlarken şehirde oluşması gereken heyecan havası bu sezon yok.
Geçmişte kombine satışları artar, şehir süslenir, meydanlar bordo-maviye bürünürdü.
Şimdi ise bu enerji yerini sessizliğe bırakmış durumda.
Bu noktada sadece kulüp değil, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) da inisiyatif alması gerekiyor. Ancak şu ana kadar onlar da bu durağanlığa ayak uydurmuş gibi görünüyor.
Oysa camianın bir kıvılcıma, bir heyecan patlamasına ihtiyacı var.
Bu da ancak sportif başarıya endeksli bir motivasyonla mümkün.
Sahaya koyulacak rekabetçi performans, bu atmosferi tersine çevirebilir.
En azından bu geçiş sürecinde, kulübün iletişimden organizasyona kadar her alanda daha dinamik bir yapıya bürünmesi gerekmez mi?





