Başkan Doğan’ın son mesajlarını yan yana koyduğunuzda tablo netleşiyor. Bu hikâyenin merkezinde Fatih Tekke var.
Ertuğrul Doğan, gerek yöneticilik gerekse başkanlık döneminde teknik adamlara alan tanıyan, saha içi kararları mümkün olduğunca profesyonellere bırakan bir isim oldu. İstisna sayılabilecek tek dönem Bjelica süreciydi. O dönemde Pepe ve Onuachu gibi kritik transferlerde doğrudan devreye girmişti.
Bugün ise bambaşka bir tablo var. Kontrol tamamen Tekke’de.
Gidecekler, kalacaklar, kadronun omurgası… Hepsi Fatih Tekke’nin sunacağı rapora bağlı. Başkanın bu konuda aceleci ya da yönlendirici bir tavrı yok. Yetki verilmiş, sorumluluk da verilmiş durumda.
Ancak işin teknik tarafında zaman daralıyor.
Mevcut tabloda ciddi bir kontenjan sorunu var. Visca’nın ayrılığıyla bir boşluk oluştu ama bu alan uzun süre boş kalmayacak. Kenarda dahil olmayı bekleyen Tony var. Onun da geleceğini hesaba kattığınızda, tabloda en az iki oyuncunun vedası kaçınılmaz görünüyor.
İşte bu noktada düğüm yine Tekke’de çözülüyor.
Başkan Doğan’ın her konuşmasında altını çizdiği bir gerçek var:
“Zamanımız çok fazla değil.”
Öte yandan Pina, Oulai, Folcarelli ve Batagov’a olan ilgi de tabloyu karmaşıklaştırıyor. Takım formdayken, saha içi denge yakalanmışken gelen her teklif taraftarı doğal olarak tedirgin ediyor.
Tam bu noktada Başkan Doğan’ın yaptığı kritik açıklama, meselenin ruhunu özetliyor: “Aklımızdan şu anda giden kadroyu bozmak gibi bir düşünce yok. Farklı bir durum olur, çok büyük bir teklif gelir… Çok büyük bir oyuncu havuzumuz var. Dolayısıyla eski gibi düşünmesin taraftarlarımız. B planı olmadan o işi bozmayız.”
Bu cümle sıradan bir teminat değil. Bu, geçmişte yapılan hatalara gönderme içeren net bir duruş.
Artık refleksle değil, planla hareket edilecek.
Artık ‘sattık, yerine bakarız’ dönemi yok.
Artık Tekke’nin raporu olmadan adım atılmayacak.
Trabzonspor’da ipler serbest bırakılmadı, bilinçli şekilde teslim edildi.
Ve bu teslimiyetin adresi belli:
Tüm kontrol Tekke’de.





