Trabzon’un misyonu ve sosyoekonomik hinterlandı

Fatih 1453 yılında İstanbulu fethettiğinde, Trabzon alınmadıkça İstanbulu almış olmanın çok büyük bir anlam taşımadığını söylerken, Trabzonun jeopolitik konumunun yanında genelde o dönemde İpekyolu gibi ekonomik bir gelir kaynağını doğu illerine taşıyan ve güneye açılan tek yolun ipek yolu olması yanında, bu ticaret yolunun sağladığı gelirinde önemini vurguluyordu.

Hem bölgesel coğrafyada hakimiyet kurmak ve hemde gelir kaynaklarını yönetmek, o günün çok önemli stratejisi olmakla birlikte deniz alanlarının ve limanlarının da ele geçirilmesi ile güç bileşenlerinin tek merkezden idare edilmesi, daha güçlü bir imparatorluğu gerçekleştirmek ekonomi ve güvenlik açısından da önem taşımaktaydı.

İşte Trabzon'un misyonu 1461 yılından başlayıp, imparatorluğa katılmasıyla bölgesel otorite sağlanmış, doğuda da gerekli adımların atılmasıyla Trabzon bu anlamda ekonomik ve güvenlik üssü konumuna gelmiştir.

Bugün ilimizin bölgede ve Türkiyede bir misyonu ve ağırlığı varsa bu sosyal bütünlük 1453 yılı ile başlamış olup, ayrıca Atatürk'ün Samsuna çıkmasıyla Trabzonlu kara zipkalılardan aldığı desteği söylemlerinde defalarca dile getirmiş olup, fetihle başlayan süreç Atatürk ile ciddi bir trend kazanarak devam etmiştir.

Bu süre içerisinde ve daha sonraki yıllarda yeni yeni kurumların devreye girmesiyle Trabzon; Samsun'dan Artvin'e, güneyde ise Gümüşhane şimdi ise Bayburt, kısmen Erzurum ve Erzincan'a kadar uzanmıştır.

Trabzon zaman içinde kazanılan bu ekonomik güç ve mevcut jeopolitikle coğrafi hinterland da devre dışı kalarak içine kapanan bir şehir statüsüne sürüklenmiştir.

564 yıl önce fethetilen ilimiz gele gele 3.derecede gelişmiş bir statüde kıvranarak bir türlü daha üst düzeyde gelişmiş il olamamış, bu durum Trabzonu her yönüyle bölgesel odak ve hinterlad merkezi olmanın dışına çıkarmıştır.

Zira Trabzon'un edinmiş olduğu kurumların bir çoğu kapatılmış veya satılmış olup, yerlerine hiç bir gelişmiş yenilik ikama edilmeyerek günübirlik söylemlerle zaman geçirilmiştir.

Şehirde sanayi, turizm (iç ve dış) ticaret, teknoloji, tarım, kırsal kalkınma geliştirilemeyerek üretilen GSMH'da önemli gerileme olmuş ve şehrin nefes alacağı bir imar planı yerine şehri boğan ve ranta dayalı çarpık bir yapı stoğu oluşturulmuştur.

Şehrin gelişmesini sağlayacak ve 1453'de işaret edildiği seviyeye ulaşmak için hiçbir karlı düşünce üretilip toplumsal bileşenlerle tartışılmamış ve mevcut üniversiteler ise şehirle irtibatlarını önemli ölçüde kopartarak, sosyallikten uzak birer kampüs üniversitesi süreci içine girmişlerdir.

Yani isminin ötesinde bölgeye deprem başta olmak üzere, sel taşkınları ,heyelan ,orman alanları ve benzeri konularda halkın menfaatine yönelik göcü önleyici fikir bazlı proje üretimlerinin toplumsallaşmış halini ortaya koyamamışlardır.

Zira Trabzonda yaşayan tüm toplum katmanlarının bu şehire ve geleceğine sorunlar ,fırsatlar, riskler ve riskleri fırsata çevirme konularında borcu varolmakla birlikte, en büyük borçu olanlar ise bu şehirede varlıklarını devam ettiren üniversiteler ve diğer kamu kurumlarıdır.

Özellikle kırsal kesimda yoğun arazi bölünmeleri yanında topraksızlaşmaya doğru gidilirken, içme ve kullanma suyu gibi sıkıntılar artmakta, şimdiye kadar arazi ve su planlamasının yapılmamış olması ortda da dururken nasıl oluyorda 3.derecede gelişmiş bir il oluyoruz anlaşılabilir gibi değil.

Başta insan hayatı olmak üzere su tüm canlılar için vazgeçilmez bir ekonomik mal iken, bu hayati gereksinim nasıl görmezlikten gelinip, neredeyse tüm derelerin suları plansız bir şekilde HES'lerine tahsis edilmiştir.

Bu tür hayati ihtiyaçlar planlanırken ilin tüm kurum ve kuruluşları önemli derecede sorumluluğa sahip olmakla birlikte, görülen o ki plansızlık hat safhaya ulaşmasına karşın ilgili kurumlar sorunlarla yeteri kadar ilgilenmemektedir.

Trabzon gibi bir ilin su planlaması olmayışı hangi misyonla ve hangi kalkınmışlıkla ifade edilebilir.

İş alanlarının çok sıkıntılı olması, üretimin fındık ve kısmen çaya sıkıştırılması paralel tarımın geliştirilemeyişi ve miras yoluyla arazilerin ekonomik olmayan küçük parçalara bölünmesi nedeniyle, göç travmasının toplumsal profili bozması her geçen gün Trabzon yeni yeni sosyal sıkıntılara sürüklenmektedir.

Sağlık konusunda bölgenin en fazla hastane kapasitesi Trabzonda olmasına karşın, beş altı ay sonrasına randevu verilmesi neticesinde, insanlar zorunlu olarak özel hastaneler gitmekte oralarda da devasa ücret ödeyerek bizzat soyulmakta bu paraları ödeyemeyenler ise canıyla cepelleşmekte, böylemi oluyor 3.derecede gelişmiş il...

Demiryolu, serbest bölge gibi önemli yatırımları kaçıran ilimiz eskiden bölgenin en büyük limanı olan Trabzon limanının da işlevselliğini Samsun kaptırmış, Işıklar HES'i Malatyalılara, Çimento fabrikasını Aşkaleli bir firmaya Süt fabrikası ve sebze fidesi üretim serası da satılıp et balık kurumu fabrikası kapatılıp, mevcut ticari sirkülasyona önemli bir darbe vurularak Cumhuriyet'in tüm yerel birikimleri elden çıkarılmıştır.

Trabzon tüm bu varlıklardan yoksun bırakılırken 1884 yılında kurulan ve 141 yıllık tarihi olan TTSO mensuplarından hiç sesi çıkmaması üzücü ve ortaya bir tepki dahi konulmamasıda Trabzon adına ayrı bir vahametken, şimdide aynı örgüt Arsinda yatırım adasından söz etmektedir.

Birçok mera dahil hazine arazileri TOKİ'ye devredilip, birileri zengin olurken, Trabzon insanı fakirleşmiş köyden şehire eskiden yoğun olan insan trafiği de azaldığından, kentli esnafın iş kapasitesi düşmüş ve bir çok insan kepenk kapatarak kır-kent ilişkiside kopmuştur.

Trabzon için bir çok siyasi proje ortaya atılmış (Çamburnu gemi yapım ve onarım tersanesi, Maçka Meryemana kayak merkezi, Doğu karadeniz güney çevre turizm master plan projesi ve Yatırım adası ve Dünya ticaret merkezi(Yıkılarak bir zincir otel firmasına verilmiştir) vs.) ancak bu projelerden yıllar geçtiği halde ses çıkmamaktadır.

Aslında daha birçok varlık satılarak birileri 86 milyonun hakkı pahasına zenginleştirilirken ,Trabzonda bir proje dahilinde fakirleştirilmiş ve gelişmesinin önüde kapatılmıştır.

Gelinen aşamada tüm yerel varlıkları satılan Trabzon yeniden sıfırdan başlarsa kaybettiklerini çarpan etkisiyle ancak elli yılda yerine koyabilir bu durumda Trabzonu şimdiki halinden yüz yıl geriye götürür.

Bu nedenle nüfus yoğunluğu, göç haraketleri, işsizlik, yoğun ve çarpık kentleşme, gelir dağılımı dengesizliği, sosyoekonomik huzursuzluk, şehirde insanların yaşam tempoları, şehir denetiminin zorlaşması, ile yatırımların yapılmadığı, çevre illerle olan eski entegrasyonun zayıflaması ve istihdam olanaklarının daraldığı gibi temel sorunlar çözülmediği sürece misyon ve ekonomik hinterland söylemleri Trabzon'u hapsolduğu kabuğu kırıp çıkmasına yardımcı olmaz ve tarih de geri döndürülemez.

Olan her şey ne yazık ki bu güzel Trabzon'umuza ve burada yaşam mücadelesi veren insanlarımıza olmaktadır.

Gidişat Trabzon'un aleyhine hızla devam etmekte olup, gerekli önlemler alınmazsa geleceğimiz ciddi anlamda çıkmaza girer ve arkadan gelen jenerasyon bizi affetmez.

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }