Yaşanılmaz bir şehir oldun Trabzon.

İstanbul'dan gelenlere derdik önceden nasıl yaşıyorsunuz o şehirde, o trafikte o kargaşada evinize giderken saatlerce bekliyorsunuz.

Şimdi başımıza geldi ya.  1 Saatten Yomra’dan Trabzon’a, Trabzon’dan Akçaabat’a, Moloz’dan Çukurçayır’a çıkamaz olduk.

İstanbul’dan gelenler ‘Ne olmuş bu Trabzon’a’ diyorlar artık. Yeni bir şeyler yapılıyor ama sorunlar da katlanarak büyüyor diyorlar.

Sabah ayrı bir dert akşam ayrı bir dert trafik! Ambülans seslerinin hiç susmadığı bir şehir oldu Trabzon.

Doğu batı istikametinde de Güney hatlarında da trafik adeta felç artan nüfus ve buna oranla otomobil sayısı, güneydeki Doğu'daki ve batıdaki yoğun Konut projeleri ve bunlara paralel olarak üretilemeyen alternatif yol ve alt yapı çalışmaları.

Trabzon'u yaşanılmaz bir şehir haline getirdi.

Her taraf inşaat, her taraf şantiye, her taraf gizli bir tehlike ve kirlilik. İmar’dan hiç bahsetmiyorum, bu şehrin imarından sorumlu olanlar, hala en etkili makamlarda durabiliyorsa, biz daha ne diyelim ki?

Bunu aslında yıllar öncesinde herkes görüyor ve biliyordu

Çukurçayır’da Kaşüstü’nde, Söğütlü de inşaatlar bir bir  yükselirken binlerce konut yapılırken bunun yolu bunun alt yapısı bunun planlaması var mı diye bas bas bağırırken ne vekiller ne belediye başkanları ne il Başkanları ne de başka birileri bizi duydu. Yapan düşünsün dediler. Ya şimdi.

Trabzon en yaşanılabilir şehirdi, şimdi siz ne diyorsunuz. Hadi bugün yaşayın yaşayabilirseniz.

Ama anlatamıyoruz ki. Bir şehrin öncelikleri vardır...

Meydanı vardır, anayolu vardır, ara yolu vardır.


Biz Çömlekçi kavşağını kapatın orası sorun çözmek için değil sorun yaratmak için var diyoruz, botanik park diyorlar, biz Kahramanmaraş Caddesi köy havasında çıkarılmalı minibüsler kaldırılmalı diyoruz bu şehre yakışmıyor diyoruz, 4 yıl sonra başlayacak Raylı sistemi önümüze sürüyorlar,  

Biz Kaşüstü kavşağı diyoruz hayvan Barınağı ile karşımıza çıkıyorlar, biz Düzköy kavşağı diyoruz Gülcemal’ı yapıyoruz ya diyorlar.

Biz Tanjanta çeki düzen verilmeli diyoruz, Kanuni bulvarı diyorlar, biz Değirmendere kavşağı diyoruz yeni iş makineleri ile övünüyorlar.

Biz hastanelerde personel eksik diyoruz, olanında yüzleri gülmüyor diyoruz şehir hastanesi diyorlar, biz eğitimde geri gidiyoruz diyoruz yeni okullar yeni binalar yaptık diyorlar.

Biz üreten sanayi diyoruz, depolardan ibaret olan yeni OSB’lerden bahsediyorlar, biz kültür sanat etkinlikleri diyoruz, Trabzon Kent Müzesi yaptık ya diyorlar.

Biz Meydan ve çevresine özen gösterilmeli, güzelleştirilmeli, çöp yığınlarından kurtarılmalı diyoruz,  Tabakhane Kentsel dönüşüm ne güzel olacak diyorlar.
 
Yani frekansı bir türlü tutturamıyoruz.

Sorun aslında bu şehri yönetenlerin, bu şehrin gerçek sahiplerinin yeni Trabzon halkının günlük yaşam koşullarını ve yaşam güzergahlarını yeteri kadar gezip görmüyor olmasından kaynaklanıyor.

Ben şahit olmadım siz oldunuz mu şöyle başkanların, vekillerin, valimizin, il müdürlerimizin meydan civarında gezdiğini.

Sadece etkinlik var ise geliyorlar ve geldikleri gibide gidiyorlar. Hiç bir şey göremeden. Biraz durayım deseler millet başına üşüşüyor. Yolumuz yok, işimiz yok, aşımız yok diye.

Belediye Başkanlarımız, valimiz, emniyet müdürüz bir gün şöyle şoförlerini yana oturtup, sabah sekiz akşam 6 arası şehrin ana güzergahlarında ve mahalle aralarında bir gezinti yapsa eminim ‘Biz bu şehre yeterli hizmeti sağlayamamışız’ itirafında bulunup yeni planlamalar yapacaklardır. Ya da şehri şöyle akşamları bir gezseler. Bıraksınlar açılışları yardımcıları yapsın, bıraksınlar düğünlere yardımcıları gitsin. Arka koltuklarda bunları görmek analiz etmek biraz zordur.
 
Bir şey yapılmıyor demiyoruz, gayretlerinizi görmezden gelmek size çalışmıyorsunuz demek gibi bir gayemiz de yok. Dediklerinizin ve yaptıklarınızın hepsi bu şehir için gerekli, onları da dile getiriyoruz. Ama biz 10 yıldır aynı sorunları konuşup duruyorsak, hiçbirini tamam hallettik diyemiyorsak bir yerlerde bir eksik var demektir.
 
Siz tekerlekleri olmayan bir arabaya ne kadar iyi motor takarsanız takın, ne kadar benzin koyarsanız koyun o gitmez.

Olduğu yerde bekler durur. Çünkü onun öncelikle tekerleğe ihtiyacı vardır. Siz inatla ben motorunu yeniledim, kaportasını yeniledim, benzinini döktüm daha ne istiyorsunuz derseniz, bu arabayı hareket ettiremeyiz.

Bu şehrin önceliklerini görmemekte ısrar ediyorsunuz milletvekilleriyle, belediye başkanları ile siyasi partileri ile, STK’ları ile bir araya gelip bir öncelik sıralaması yapmazsak değişen hiçbir şey olmayacak.
 
Biz Reşadiyeyi, Trabzon merkezindeki belediye binalarını, diş hastanesini, Akyazı’yı, Kanuni Bulvarını bekledik beklemeye devam etmeyelim. Onlar zaten bitirilmek zorunda olan projeler.

Biz önceliklerimize bir an önce başlayalım. Yarın çok geç olacak. Bizden söylemesi.
 
TRABZON BAROSU’NUN KAZANANI

Trabzon Barosu üzerine çok yazıldı,, çok çizildi. Herkes kendi ideolojisi, yakın çevresi ve siyasi etki alanına göre değerlendirmelerde bulundu.

Trabzon Barosu ile ilgili siyasi partiler üzerinden bir tartışmaya bugüne kadar hiç girilmemişti, baro ile ilgili Trabzon’da yaşanan gelişmeler ve seçim sonuçları gösterdi ki siyasete Trabzon Barosu’nda yer yok. Kim siyaset karıştırmaya çalışırsa kaybeder. Öyle de olmadı mı? İki gün önce sonucun böyle olacağını beni arayan herkese söyledim hatalarıyla.
 
Trabzon Barosu seçim sonuçlarını kim ne derse deni etkileyen en önemli isim Trabzonspor Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen olmuştur. Sürmen aday olsaydı seçim sonucu daha farklı olurdu Sürmen Divan’da konuşmasaydı yine rakamlarda değişiklik olurdu ama sonuç değişmezdi.  

Sürmen taraf oldu mu derseniz, Nusret Yılmaz’dan yana taraf olmadığını net bir ifade ile söyleyebiliriz. Çünkü Sürmen açıklamalarında özellikle bir takım yerel yöneticilere ironik göndermeleri ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya teşekkürü.

İşte bu göndermeler aslında Nusret Yılmaz’ın seçimi neden kaybettiğinin en önemli göstergeleri idi.

Trabzon Barosu ile ilgili en çok tartışılan konu Paralel Yapı’nın baro içinde örgütlü olup olmadığı var ise kime destek verdiği. Seçimin kazananı belli.  

İşte burada görev Baro’nun yeni başkanı Avukat Sibel Suiçmez’e düşüyor. Yeni görevinde Suiçmez’e başarılar diliyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanet eden bu yapı ile ciddi şekilde mücadele edeceğini umuyoruz.
 
AKYAZI NE ZAMAN AÇILACAK

Defalarca dedim, yine diyeceğim, Akyazı’nın ne zaman açılacağını benim için hiç bir önemi yok. İsterim ki hiç açılmasın ama Trabzonspor her maçında galip gelsin. Birileri mevcut yönetim ve iktidara saldırmak adına Akyazı’yı kullanırken, birileri de sahada alınan her kötü sonucun ardından Akyazı’ya can kurtaran gibi sarılıp  gündem değiştirmeye çalışıyor.

İşte bunun için diyorum Akyazı’nın hiçbir önemi yok. Önemli olan Trabzonspor’un başarısıdır. Ne Trabzonspor’u yönetenlerin, ne de Trabzonspor’a muhalif olanların Akyazı ne zaman açılacak üzerinden gündem yaratmaya çalışmak gibi boş işlerle uğraşmasını doğru bulmuyorum. Naçizane önerim bu belli ki aceleye getirilmek isteniyor. Acele işe şeytan karışır. Sayın TOKİ yetkilileri çıksın desin ki Akyazı 2. Sezon başında açılacak. Bunu yapsın ki komik duruma düşmekten kendisini de Trabzonspor’u da kurtarsın.