Asgari ücret artışlarının Türkiye’de çoğu zaman kalıcı bir rahatlama sağlamadığını ifade eden Çelebi, “Asgari ücret açıklandığı anda neredeyse tüm mal ve hizmetlere zam geliyor. Bir anda verilen artış kısa sürede eriyor, anlamını kaybediyor” dedi. Türkiye’de üretim maliyetlerinin çok yüksek olduğuna dikkat çeken Çelebi, bu durumun hem iç piyasada hem de ihracatta firmaları zorladığını belirtti.

İhracatın pahalı üretim nedeniyle ciddi sıkıntı yaşadığını kaydeden Çelebi, “Üretemiyoruz, satsak da rekabet edemiyoruz. İhracatta zorlanıyoruz. Türkiye’de üretim pahalı; enerji, işçilik, hammadde ve finansman maliyetleri çok yüksek” diye konuştu.
Asgari ücret için kendi beklentisinin 30 bin lira civarında olduğunu söyleyen Çelebi, belirlenen rakamın bu beklentinin altında kaldığını ancak işverenler açısından daha yönetilebilir olduğunu ifade etti. Buna rağmen mevcut tabloda ne işverenin ne de çalışanın memnun olabildiğini vurgulayan Çelebi, “İşveren bu yükün altından zor çıkıyor, işçi ise bu ücretle geçinemiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Çözümün daha verimli ve düşük maliyetli üretimden geçtiğini dile getiren Çelebi, makineleşme ve teknoloji kullanımının zorunluluk haline geldiğini söyledi. “Daha eğitimli, teknolojiyi kullanan, operatör niteliği yüksek bir iş gücü ve makineleşmeye yönelen bir üretim yapısı şart. Ancak bu şekilde daha ucuza üretip ayakta kalabiliriz” diyen Çelebi, aksi halde mevcut maliyet yapısıyla sürdürülebilirliğin mümkün olmadığını sözlerine ekledi.
Çelebi, maliyet pahalılığı kontrol altına alınmadıkça asgari ücret artışlarının tek başına ne çalışanı ne de işvereni rahatlatamayacağını belirterek, üretim ve verimlilik odaklı yapısal adımların kaçınılmaz olduğunu vurguladı.





