ÖNSÖZ

Ezelinden beridir ülkemiz kadının başına gelmeyen yoktur.

Zira bugün de görüldüğü üzere…

Türk Kadınının acı çekmesi için gövdesinin üstünde başının…

Başı üstünde başörtüsünün olması hâlâ birilerince yeterli sebeptir.

GİRİŞ:

Yıl 2002

Memleketin 20 yaşındaki bıçkın delikanlısına ordudan celp emri gelir.

Henüz bir hafta önce doğan bebeğini beşikte, gözü yaşlı eşini eşikte bırakan delikanlı yola koyulur.

Dönemin şartlarında 18 saat süren otobüs yolculuğu sonrası, gecenin ayazında…

Diyarbakır Silvan’a bağlı Devegeçidi mevkiine varan Mehmetçik, artık peygamber ocağındadır.

Hüzünle karışık vatan borcunu yerine getirmenin mutluluğunu yaşayan bıçkın delikanlı, Bismillah deyip palaska, postalını giyer.

Aynı şartlarda…

Yani evli ve çocuk sahibi olarak asker ocağına gidenler bilir ki, sıla hasreti bekâr olanlara göre çok daha zordur.

GELİŞME:

Gel zaman git zaman…

O zamanlar pirenin dahi geçmediği Devegeçidi kırsalında çakı gibi asker olan bizim Trabzonlu Mehmetçik, eğitimlerini başarı sürdürürken…

Dini vecibelerini de yerine getirmeye azami gayret eder.

Neticede “Peygamber ocağı” ya…

Öyle işte.

Neyse.

Derken, bir sabah nizamiyeden müjde niteliğinde bir haber alır.

Misafiri vardır.

Bir yıl boyunca evladından ayrı düşmüş, çarşı izni dahi bilmeyen delikanlı, bir hışımla vardığı nizamiye girişinde bacısını görünce, dünyalar onun olur.

O an boynuna atlamak ister, ama nafile.

Zira bol kıdemli başçavuş, başörtülü olan bacısından içeri adım atmadan önce başını açmasını istemiş, ret cevabı alınca da ziyarete müsaade etmemiştir.

Başkaca seçeneğin bulunmadığı ortamda yapacak bi’ şey yok diyen iki kardeş, utana sıkıla emri yerine getirdikten sonra koklaşır, takriben yarım saat ayaküstü hasret giderir ve sonrasında vedalaşır.

Gözyaşları arasında kalan Mehmetçik komutanına dönüp; “Komutanım ne gerek vardı başını açtırmaya!” Diye çemkirince de buz gibi soğukta 100 şınavla ödüllendirilir.

Bitmedi.

İltihaplı kinin devamı var.

O günün gecesinde şahsi dolabı ve ranzası aynı rütbeli tarafından didik didik edilir.

Ve TSK’ya tehdit unsuru olarak görülen seccadesine “Tugayda mescid yoksa namaz kılınmayacak!” gerekçesiyle el konulur.

SONUÇ:

Şimdi, bugün.

Aradan 18 yıl geçmiş olmasına rağmen yine gördük ki;

Şanlı tarihimizin dahi kabulden imtina ettiği aynı cerahatli faşist kafa bir şekilde bu topraklarda barınmış.

Üstüne…

Bu da yetmezmiş gibi, türbanlıların adaletine yönelik aynı iltihaplı cümlelerle hâlâ siyaset yapmakta.

Şunu bilesin, sözde adalet düşkünü gafil!

Senden ve senin gibilerden hem türbanlıların hem de Mehmetçiğin alacağı çoktur.

Nasıl olacak bilmiyorum ama…

Siz önce bu aziz millete borcunuzu ödeyin, alacağınız kalırsa bakarız!