Sevgili okurlar, bildiğiniz ve izlediğiniz üzere PKK bu aralar boru hatlarına sabotaj düzenlemektedir. 
Düşündüm de o kadar zengin kaynaklarımız varken neden BORU HATLARI. 
Biraz inceleyelim.
Ülkemizde yapılan veya yapılmak istenen her projede Türk'ler yok. O çirkin emellerini gerçekleştirmek isteyen Amerikalılar, Almanlar, Ruslar, İngilizler ve daha niceleri var. 
Biz sadece hatları sırtlayan nakliyeci görevi yürütüyoruz. 
Enerji oyunları..
Öncelikle bir konuyu hatırlatalım. Herhangi bir şekilde tampon, geçiş ya da köprü konumunda olan ülkeler, jeopolitikte hassas ve kırılgan ülkeler olarak kabul edilirler. 
Enerji nakil hatlarına da bu açıdan bakmak gerekir. Bilindiği üzere, dünyanın son 200 yılına enerji kavgası damgasını vurmaya devam etmektedir. Savaşların çoğunun da bu kaynaklara sahip olma hırsı ile tetiklendiğini söylemek hayal değildir.
Film Osmanlıda Kopmuş...
Bakın Osmanlı Sadrazamı Mahmut Şevket Paşa (1856-1913) bu işin sırrına varmadığından, önemsiz (!) bir çöl olan Katar ve Kuveyt’i İngilizlere hediye etmeye karar verdi. Günlüğünde ise: “Kuveyt ve Katar gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere ile ihtilaf çıkaramazdık. Bu gibi ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi bir istifademiz olabilirdi. Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya kara verdim!” 
Desede Almanlar bu enerji zengini alanları İngilizlere bırakmamak için Bağdat demiryolu inşa projeleri bile geliştirmiş, sonunda kıyamet kopmuş, cihan harbi patlak vermemişmiydi.
Bu günlere baktığımızda boru hatları politikasında, Türkiye’nin halâ Mahmut Şevket Paşa zihniyetinden kurtulamadığını görüyoruz. Türkiye, eğer kendisine ciddi bir ekonomik katkı sağlıyor ve stratejik konumunu güçlendiriyorsa bu işe soyunmalıdır. Aksi halde ekonomik kayıplarının yanı sıra küresel rekabetin günah keçisi olur. Türkiye’den geçen hiçbir boru hattının fikir babası Türkiye değildir. ABD ve başka grupların kendi özel planları var. Yani Türkiye bugün bu güçlerin mücadele sahnesine dönüşmüş durumda.
Türkiye Sanki Figüran...
Boru hatları için üç durum söz konusu. Koridor iseniz, fiyat belirleme hakkınız yok. Hattın mülkiyeti de size ait değil! Siz sadece köprüsünüz. Cebinize birkaç kuruş sıkıştırıyorlar. Transit iseniz, fiyat oyununda yoksunuz ama iletim sistemi size ait. Yani ülkenizden geçişte vana sizin denetiminizde! Vana açma kapama için üçüncü taraflarla pazarlık yapma hakkınız var. Merkez (Hub) iseniz ki ideal durum budur, gelişmiş alt yapı ve depolama olanakları ile fiyat belirlenmesinde sizin de etkiniz oluyor. Ayrıca ülkenin finans piyasalarına da entegre oluyorsunuz.
Türk akımı isimli bir Rus projesi var. Rus doğal gazı Türkiye, Yunanistan, Makedonya ve Sırbistan’ı kat ederek Macaristan sınırına kadar ulaşacak! Bu proje Batı’nın tüylerini diken diken ediyor. Türk akımı adı verilmiş ama görüldüğü kadarıyla, anlatıldığı gibi Türkiye’ye büyük bir katkı sağlayacak gibi görünmüyor. Çünkü Türkiye, bir türlü enerji meselelerinde kendi oyun planını kuramıyor. Başkalarının yazdığı oyunda figüran olmayı tercih ediyor.
Ruslar Boş Durur mu?...
Rusların bu projede ekonomik kazançlardan ayrı olarak siyasi ve stratejik hesapları da var. Balkanlarda Ortodoksluk ve Panslavizm ekseninde bir yakınlaşmayı başlatmak istiyorlar. Bu maksatla aralarında köklü sorunlar bulunan Yunanistan ve Makedonya’yı bile aynı çatı altında buluşturmayı başardılar. Bu girişimden müthiş bir rahatsızlık duyan ABD, ilk ciddi tepki olarak Makedonya’yı karıştırdı. 
Ya Türk Gemisinin Vurulması...
Türk gemisinin vurulması tam da bu olayların Balkanları ısıttığı bir döneme denk düştü. Geminin seyir defteri de oldukça ilginç. Malta’nın La Valetta limanına gidecekken, birdenbire varış limanı Tobruk oluyor. Türkiye’ye de bir mesaj veriyor olmasınlar!
Boru Hattı Boru değildir!
Görüldüğü gibi, boru hattı sadece boru hattı değildir. Bir ülkeyi, istese de istemese de hedef yapacak dinamikleri bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye artık, “Bak, ne güzel de enerji koridoru olduk!” saflığının dışına çıkmalıdır. Boru hatları, siyasi, ekonomik ve stratejik sonuçlar doğuran jeopolitik hamlelerdir. Şu ana kadar bu hatlar Türkiye’ye ekonomik bir katkı sağlamadığı gibi, ülkemizi devlerin muharebe sahnesi yapmıştır.
Batı’nın denetimindeki dünya dengelerinden bihaber ve jeopolitik akıldan yoksun sistem partileri ile Türkiye, bu alanda da çıkmaz bir sokağa doğru sürüklenmektedir. Ve beklentimizi tekrarlıyalım: “ BİZ KORİDOR DEĞİL, MERKEZ OLMALIYIZ!”
Doğru söylüyor değil mi....