Yaptığı haberlerle gündem yaratan, hep tartışmaların odağında olan Mehmet Baransu, çocukluğuna, ailesine ve gazetecilik geçmişine dair samimi açıklamalarda bulundu.

İMAM HATİPLİYİM DİYEMEDİM

"Benim bu memleketle meselem var." diyen Baransu, öfkesinin nedenilerini anlattı. Erzurumlu bir devlet memuru olan babasının hak aradığı için başka bir köye sürüldüğünü söyleyen Taraf Yazarı, "Babam hayatta kalmak için geceleri nöbet tutuyordu." diye konuştu. Mehmet Baransu, asıl öfkesinin 28 Şubat döneminden kaynaklandığını belirterek, "Gözümün önünde kızları başörtüsünden sürüklediler. Bizi fişlediler, ben bu ülkede "İmam Hatipliyim' diyemedim." dedi. Baransu, bu öfke ile küçüklüğünden beri Başbakan olmayı hayal ettiğini de belirtti.

İşte Taraf Yazarı Mehmet Baransu'nun o açıklamaları...

MÜCADELE ETMEK GAZETECİLİK AÇISINDAN YANLIŞ KELİME

Balçiçek İlter: Sen tecrübelisin, bu ülkeyi de iyi tanıyorsun.Girdiğin konuları düşündüğün zaman, şaşırıyor musun bu tepkilere?

Mehmet Baransu: Mücadele ettiğin, hakkında haber yaptığın insanları biliyorsun. Aslında "mücadele etmek" gazetecilik açısından çok yanlış bir kelime. Maalesef bu ülke öyle bir hale geldi ki, birileriyle mücadele etmek zorunda hissediyorsun kendini. Çünkü hukuk dışına o kadar çok insan çıktı ki... Neyse, o insanlardan gelen tepkiyi anlayabiliyorum. Ama mesela dün seni "kahraman" ilan eden insanların, bugün sen iktidarı ya da takımını eleştirdin diye hakaret etmeleri, inançlı insanların bunu yapması, başörtülü insanların bunu yapması insanın zoruna gidiyor.

MUHAFAZAKAR DÜNYAYI BİLİRİM

Balçiçek İlter: Bunu zaman zaman hepimiz yaşamıyor muyuz? Mahallesiz kalma durumu oluyor insanın...

Mehmet Baransu: Doğru ama bu aslında sizin işinizi ne kadar doğru yaptığınızı gösteriyor. Herkes sizi bir noktada eleştiriyor. Önemli olan ne kadar doğru bir yerde durduğunuz... Ben muhafazakar kesimden gelen biriyim. Benim ailem muhafazakardır. Baba tarafım muhazakar, anne tarafım tam aksi bir görüşe sahiptir. Ama ben baba tarafına daha yakındım. Muhafazakar dünyayı bilirim.

BABAM HAYATTA KALMAK İÇİN GECELERİ NÖBET TUTTU

B.İ.: Nasıl bir aileydi?

M.B.: Ben Iğdır'da doğdum. Babam devlet memuru. Kürdüz... Böyle bir aileden geliyorum... Erzurum'un Oltu ilçesine geldik. Oltu eğitim seviyesi açısından çok iyi bir ilçeydi. Tam bir Karadeniz ikliminin yaşandığı bir yerdi. İlkokul 4'e kadar orada okudum. Sonra babamı terör bölgesine sürdüler. Babam devlet memuru, Tapu Kadastrocuydu. Babamı sürmelerinin nedeni de şuydu: Babam tapu kadastrocu olduğu için aralarında siyasetçiler de var. Yine bugünkü gibi iktidarı elinde tutanlar fakirin tarlasını, hazine arazisini kendi üzerlerine geçirmek istiyorlar. Babam da bunu karşı çıktığı için Erzurum'un Hınıs ilçesine sürüldü. O ilçe de o dönem terörün en yoğun olduğu ilçelerden biridir. Babam orada da aynı şeyi yaşadı. Orada da aşiretler, ağalar vardı. Babam hayatta kalmak için geceleri nöbet tutuyordu. Akşam eve sağ dönüp dönmeyeceğini bile bilemiyorduk. Ben de abimle beraber nöbet tuttum. Ben bunları yaşadım. Çünkü aşiret ağaları vardı. Tarla meselesi yüzünden cinayetler işlendi orada.

BU MEMLEKETLE MESELEM VAR

B.İ.: Benim seninle ilgili şöyle bir hissiyatım var; bu memleketle bir derdin var. Acaba o nöbetle mi başlıyor o mesele?

M.B.: Evet benim bu memleketle meselem var... Hukuk dışına çıkanlar, elinde güç bulunduranlar bir şeyler yapıyorlar. Ve kimse hesap sormuyor. Bu beni çok yaralıyor. Bu benim ailemi de yaraladı. Babam 3 yıl o şekilde yaşadı. Ben hiç korkmadım, çok bilinçliydik, ne olduğunu biliyorduk. Ben yıllarca gaz lambasıyla ders çalıştım. Bir lambamız vardı, onu sadece misafir gelince yakardık.

ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ BAŞBAKAN OLMAYI HAYAL EDİYORUM

B.İ.: Peki çalışıyordun ama ne düşünüyordun? Ne olmak istiyordun?

M.B.: Ortaokuldaydım, bizim orada Sağlık Lisesi açıldı. Babam bana dedi ki "okulunu bırak, oraya geç. Sağlık memuru olursun, okul bitince işin garanti". Ben de babama aynen şunu dedim: "Ben Başbakan olacağım, ne sağlık müdürlüğü" İlkokul 4. sınıftan beri Başbakan olmayı hayal ediyorum. Turgut Özal, o zaman Erzurum'un Oltu ilçesine gelmişti. Bir Özal hayranlığı başaldı bende. Çocukluğumdan beri kafam öyle çalışuyor. Bir ile gideyim, "Acaba ben Belediye Başkanı olsam nası yapardım?" diye plan yaparım kafamda.

BAŞBAKAN OLURSAM 30-40 TANE SİLİVRİ YAPACAĞIM

B.İ. Peki hala siyaset merakın var mı?

M.B.: Var ama şunu biliyorum, ismimin bu kadar yıpratıldığı böyle bir ortamda çok zor. Başbakan olursam bu yaptıklarımın 100 katını yapacağım, emin olun. Hırsızlıklar için 30-40 tane Silivri yaptıracağım. Siyasete girersem işadamları korksunlar benden.

B.İ.: Öfken devam ediyor yani...

M.B.: Evet. O öfke 28 Şubat'ta daha da arttı. Ben İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğrenciydim. Aynı zamanda da gazetecilik yapıyordum. Gözümün önünde başörtülü kızların başörtüsünden çekildi ve yerlerde sürüklendiler. O dönem çok öfke yaşadım. Üzerimiz arandı, fişlendik, 10. yıl marşında ayağa kalkmıyoruz diye Kemal Alemdaroğlu soruşturma açtı. 10. yıl marşında ayağa kalkılacak diye bir kanun var da ben mi bilmiyorum...

BEN BU ÜLKEDE "İMAM HATİPLİYİM" DİYEMEDİM

Ben İmam Hatip mezunuyum. İmam Hatip'e gitme nedenim de şudur; Erzurum'un Hıınıs ilçesi terörün yoğun olduğu bir bölgeydi. Lisede öğretmeni kulaklarından çiviyle tahtaya astıklarını biliyorum. O derece şiddetin olduığu bir yerdi. İmam Hatip daha muhafazakar bir yerdi, babam korktuğu için bizi İmam Hatip' gönderdi, koruma refleksiyle. Ve hiç de pişman değilim. Çok şey öğrendim orada. Ben bu ülkede "İmam Hatipliyim" diyemedim, biliyor musunuz? Üniversitede okuduğum okulu söyleyemedim. Bir dönem Kürdüm bile diyemiyordum... Öfkem biraz da bunlara.

Ben hiç büyük işler yaptım. Zamanında Sadettin Tantan'a klasör dolusu belge veren benim. Bana diyorlar ki, "Arkanda kim var?" Ben "Arkamda Allah var." diyorum, inanmıyorlar. Ben diyorum ki, "Sizin Allah inancınız yok."