İşte o sözler:
Irak’ta bölünme, Suriye’de toprak bütünlüğü öngörülüyor
Dr. Bayram Balcı, Paris’te CERI Uluslararası İlişkiler Çalışma Merkezi, Washington DC’de de Carnegie’nin Ortadoğu araştırmacılarından. Son iki yıldır Suriye konusunda çalışıyor. Suriye halkı ve bölge için en iyi çözümün Esed’in gitmesi ve toprak bütünlüğünü koruyan, demokratik bir Suriye olduğunu vurguluyarak,”Suriye’nin üçe bölünmesi, komşu ülkeler için oyun ve rekabet sahası açacak. Nusayri bölgesi İran’ın, Sünni bölgesi Türkiye’nin, Kürt bölgesi Erbil’in ya da PKK’nın etkisine girerse, ne Suriye’ye ne de bölgeye huzur ve barış gelir. Suriye’nin öz halkları için de felaket olur” tezini savunuyor. Balcı, Irak’ta ise “zorla birleştirme” politikasının iflas ettiği görüşünde. Irak’ta Kürt, Şii ve Sünni Bölgesi’nin kapıda olduğunu iddia ediyor. Bağdat ile Erbil arasında bir savaşın yaşanmasından kaygılı. Balcı’ya göre, Irak’taki olası gelişmeleri öngören ABD, sadece bu sebeple dahi Suriye meselesinde Türkiye’yi yalnız bırakmayacak. Bölgede bütün bunlar yaşanırken İran’a bir müdahale ihtimalini ise hiç mümkün görmüyor, bunun bir felaket olacağına işaret ediyor. ABD’nin İsrail’in İran’ı vurmasını engellemeye çalıştığını aktarıyor.
SAM AMCA “DE GAULLE’CÜ POLiTiKADAN VAZGEÇ” DiYOR
CERI ve Carnegie’nin Ortadoğu uzmanı Balcı, ABD-Türkiye-Suriye üçgeninde önemli tespitlerde bulundu. ABD’nin ‘Kürt bölgesi’ne karşı olduğunu vurgulayan Balcı “ABD Ortadoğu’da bağımsız politika yapamazsın mesajı verse de Türkiye’yi yalnız bırakmaz” dedi.
ABD’nin başkanlık seçimleri öncesinde Suri ye’ye müdahale gündeme gelebilir mi?
Seçimlere 2-3 ay kalmışken Suriye’ye birmüdahalede bulunulacağına kimse ihtimal vermiyor. Seçimler yaklaştıkçamüdahale ihtimali daha da düşüyor ve düşecektir.
ABD’nin Esed’e yönelik politikası seçimlerden sonra değişebilir mi?
Seçimlerden sonra tabii ki her şey değişebilir ama bu müdahale olacağı anlamına gelmez. Değişik senaryolar ortaya çıkabilir.Diplomatik açıdan Amerika daha angaje olabilir. ABD’nin Rusya ve Çin’i ikna etmesi zor olsa da imkânsız değil. Diplomatik çıkmaz devam ederse öncelikle Suriyemuhalefetini daha da güçlendirmenin yolları aranır, silah gücü temin edilebilir. Bütün bunlar yetmezse askeri müdahale son seçenek olarak değerlendirilir.
TÜRKİYE’NİN SURİYE SORUNU ABD’Yİ SEVİNDİRDİ
ABD ile Türkiye’nin Suriye politikaları arasındaki farklılıklar neler?
Suriye meselesinden önce ABD ve Türkiye arasında hemen hemen bütün bölge sorunlarında yaklaşım ve fikir farklılığı vardı.Hatta son zamanlarda Türkiye, bağımsız bir dış politika, yani, “gaulliste” özerk bir şekilde hareket etme kabiliyetine ulaşmıştı. Suriye’de yaşananlar bence ABD ve Türkiye’yi yakınlaştırıyor.
Yani, Suriye üzerinden bir bakıma ABD ile Türkiye ilişkilerini restore mi ediyor?
Böyle değerlendirilebilir. Sanki böyle bir meselenin ortaya çıkması ABD’yi sevindirmiş gibi. ABD, Türkiye’nin tek başına Ortadoğu’daki problemlerin üstesinden gelemeyeceğini anlamasını istemiş olabilir.Ortadoğu’daki yangınları Türkiye tek başına söndüremez. ABD, bu vesileyle bunların Türkiye tarafından görülmüş olduğunu düşünüyor. Bize, bizim atasözümüzle “Bir musibet bin nasihatten iyidir” demeye getiriyor.
Suriye’ye bakışta Türkiye ile ABD arasındaki temel farklılık ne?
Büyük bir fark yok. Yani iki taraf da rejimin, Esed’in gitmesini istiyor, farklı bir çözümün de karşısındalar. Türkiye için bu krizin bitmesi daha acil ve önemli, hatta hayati. ABD ise bekleyebilir. Çünkü, ABD’nin Suriye sebebiyle karşı karşıya kalabileceği bir güvenlik riski yok, Suriye ABD’nin güvenliğini tehdit etmiyor. Türkiye içinse krizin devam etmesi güvenlik riskini hatta felaket senaryolarını beraberinde getiriyor. ABD bunları biliyor ama kendi programını değiştirmek istemiyor. Şu ana kadar ABD Suriye’de bir şey kaybetmedi.
HARİRİ SUİKASTINDA ŞAM’A DESTEK UNUTULMADI
ABD, Suriye konusunda Türkiye’yi öne sürüp kendi elini yakmamapolitikası mı güdüyor?
Bunu bu şekilde söylemek istememama bu sözün bir noktada belki haklılık payı olabilir. Buradan bakanlar bunu normal karşılıyor. Uluslararası toplum Hariri suikastı sonrası Şam’a büyük yaptırımlar uygulamak için çok önemli girişimlerde bulunmuştu. Türkiye, Şam’a destek oldu ve korudu. Türkiye 2002’den 2011’e kadar Şam rejimini destekledi ve dünya da ona kredibilite verdi. Yani, bu Şamrejiminin uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi için Türkiye çok angaje oldu. Onlara göre, Esed’in hamisi Türkiye şimdi de Esed’in düşmanı oldu. Yani, Esed rejiminin doğurduğu sorunu Türkiye’nin ABD üzerinden çözmeyi isteme hakkı tartışmalı bulunuyor. ABD’nin yalnız Türkiye’nin çıkarlarını düşünerek bu yangını söndürmesi beklenmemeli.
Türkiye müttefikleri tarafından Suriye konusunda yalnız mı bırakıldı?
Bu doğru bir teşhis olmaz. Müttefikleri incelersek, ABD şöyle bakıyor olabilir: Suriye krizinden önce Türkiye bu önemli müttefikinden farklı bir Suriye politikası izlemişti. İran gibi Ortadoğu’daki büyük bir dosyada da Türkiye ABD’yi yalnız bırakmıştı. ABD, “Ortadoğu’da Sam Amcasız, öyle istediğin şekilde, bağımsız bir ‘De Gaulleci’ politika yapamazsınız”mesajı veriyor olsa da bu meselede Türkiye’yi tek başına bırakmaz. ABD’nin hâlâ Türkiye- ’ye ihtiyacı var.
TÜRKİYE’NİN AB VE ABD’DEN VAZGEÇEMEYECEĞİ GÖRÜLDÜ
AB ülkeleri Türkiye’yi Suriye meselesinde tek başına bırakmak ister mi?
“Türkiye tek başına bu meseleyi halledemez”diye düşünseler de “ya hallederse” ihtimali yabana atılamaz. “Türkiye AB’ye alınmadığı için artık tek başına siyaset yapacak. Bizden ayrılıp, İslam dünyasına yüzünü çevirip, kendine bir güç kuracak” diye eskiden beri korkuları var. Diğer yandan, Suriye meselesiyle bir kez daha ortaya çıktı ki, Türkiye de ABD’den vazgeçemediği gibi AB’den de kolay kolay vazgeçemez.
KÖRFEZ'DE SELEFLEŞTİLER
ABD ve Batı,Suriye’de Selefilerin güçlenmesinden bir kaygı duyuyor mu?
Aslında Suriye’de radikal İslam o kadar güçlüdeğildi ve Selefiler zayıftı. 1982 Hama katliamından sonra Müslüman Kardeşler sindirildikten sonra Körfez ülkelerine giden muhaliflerinbir kısmı Selefileşti. Muhalifler zayıf kaldıkça, onların yardımına koşulmadıkça, uluslararası toplumun adaletsizliği karşısındaradikal İslam’a sığınma hissine kapılabilirler. Onları da anlamak gerekir. Bunu daha önce Çeçenistan’da gördük. Başlangıçta savaş Rusya hegemonyasına karşı idi, sonradan İslamileşti. Çünkü kimse onların davasını anlamak istemedi. Batı Selefilerdenkorkuyor ancak korkmasınagerek yok. Batı’nın bölgedeki müttefiki Suudi Arabistan Selefilerin en Selefisi. Selefiler buülkearacılığı ile kontrol altına alınabilir.
ABD özerk bir Kürt bölgesi istemiyor
Suriye’de bir Kürt bölgesi oluşturulması ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası mı?
Sanmıyorum. Suriye’de, Kürtler’in özerk veya otonom bir bölgeye, hatta siyasi hakka sahip olacaklarına yönelik hiç kimsenin beklentisi yoktu. Suriye’ye gelen Arap Baharı kâbus oldu, kışa döndü. Konjonktür Kürtler’in lehine gelişti. Büyük Ortadoğu Projesi çok eski bir fikir. ABD’nin Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi oluşmasını istediğini sanmıyorum. Bunu desteklerse Suriye’nin parçalanmasını kabul etmiş olur. ABD ve Batı Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana. Suriye bölünürse Kürtler’in, Nusayriler’in ve Sünniler’in bölgelerinin sınırlarını saptamakta zorluk çıkacaktır. Homojen bölgeler yok. Sayıları tam olarak bilinmese de nüfusun yüzde 8-10’u civarındaki Hristiyanlar ne olacak? Hangi bölgenin yönetiminde kalacaklar? Dürziler ve Türkmenler var, onlara ne verilecek? Şunu da ilave etmemiz lazım, Suriye’de Kürt siyasi aktörlerinin en güçlüsünün bazen tarafsız kalması bazen de rejime kısmi destek vermesi riskli ve tehlikeli bir oyun. Esed’in gitmesinin ardından Kürtler ve Sünni Araplar arasında çatışmalar çıkabilir. Hatta bu kaçınılmaz.
ABD Suriye’deki PYD’ye nasıl bakıyor?
ABD, “PYD kimdir” sorusuna henüz cevap verebilmiş değil. Türkiye’nin endişelerini anlamaya çalışıyor. PYD ile ilişki kurmak için bekleyecektir. Avrupa’da ise durum tersine. Avrupa’nın Kürtler’e duyduğu sempati ile PYD’ye bakışı Türkiye’yi rahatsız edebilir.
Kimyasal silahlar için özel komandolar
Fransa ve ABD hangi koşullarda Suriye’ye müdahale edilmesi kararı verir?
Fransa, ABD, İngiltere, Türkiye, Almanya gibi ülkeler ve Katar, Suudi Arabistan gibi bazı Arap ülkeleri krizin müdahalesiz bitmesini umut ediyor ama galiba umutlar boşuna. Bence bu rejim, kendiliğinden, güç kullanılmadan gitmez ve gitmeyecektir. Fransa ve ABD zorluğundan dolayı müdahaleye şu ana kadar sıcak bakmadı. Suriye rejimi kimyasal ve bakteriyolojik silahları, kitle imha silahlarını kullanırsa veya bunları başka gruba verirse ABD ve Fransa tutumunu değiştirip hemen müdahale edilmesini savunur. Zaten, Obama ve Hollande bunu açıkça ifade edip, “Kırmızı hat kimyasal silahların kullanılması” dediler. Bazı araştırmacılar, şu anda ABD’nin acil şekilde bu silahları nötralize edecek ve oradan çıkaracak özel komando ve ekipmanlar oluşturduğunu yazıyor.
IRAK’TA 1 MİLYON KİŞİ ÖLDÜ
Kaç kişinin daha ölmesi bekleniyor?
Zor bir soru. Bu soru, “Irak’ta müdahale edildikten sonra kaç kişi öldü” perspektifen tahlil edilirse ortaya öyle çok arzu edilen bir cevap çıkmaz. Şu ana kadar Suriye’de 50 bin civarında kişinin öldüğünü düşünürsek, Irak’ta müdahale yüzünden 1 milyonunun üzerinde kişi ölmüştü. Yani, “müdahale için kaç kişinin daha ölmesi bekleniyor” denildiğinde ABD’de “Müdahale yapılırsa belki ölümleri azaltırız’ denilebilir ancak askeri müdahale daha çok insanın yaşamına da mâl olabilir” görüşü ifade ediliyor.
Suriye, Türkiye’nin Ortadoğu siyasetini iflasa sürükleyebilir
Türkiye-İsrail ilişkileri ile ilgili ABD’den bir adım bekliyor musunuz?
Ortadoğu’da yaşananlar Türkiye-İsrail yakınlaşmasını mecbur kılabilir. Suriye meselesi ile birlikte, ABD’nin de devreye girmesiyle Türkiye ve İsrail arasındaki sorun çözülebilir. İsrail, Mavi Marmara’dan dolayı Türkiye’nin beklediği özrü dileyebilir. Bu özrün telaffuzu farklı olabilir, Türkiye’yi yüzde yüz tatmin de etmeyebilir ancak yarım bir özür de olsa bu ilişkilerin normalleşmesinde etkili olacaktır. Ahmet Davutoğlu’nun akıllı ve bilinçli dış politikası Suriye’ye takılıyor ve Suriye Türkiye’nin bütün Ortadoğu siyasetini iflasa sürükleyebilir, yıllarca kazanılanlar bir anda kaybedilebilir. İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi bu açıdan da önemli.
Rusya Arap Baharı’ndan nefret ediyor
BM’deki tıkanıklığın NATO ile aşılması gündeme gelebilir mi?
Evet gündeme gelebilir ama Rusya’nın çekinceleriortadankaldırılmadanbir şey yapılamayacakgibigözüküyor. Şam krizinin çözüm yolları Moskova’dan geçer. Suriye muhalefeti bu konuda Rusya ile dostan eve stratejik birdiyalog kuramadı. Böyle bir süreç yürütülebilseydi Moskova-Şam müttefikliğine rağmen bazı adımlar atılabilirdi.
Eninde sonunda Esed gidecekse Rusya neyi bekliyor?
Suriye’den kolayca vazgeçerse dünyada başkadostlarını da prestijini dekaybeder. Ayrıca Rusya’da İslamcılık alerjisi ve korkusu var. Esed’den sonra böyle bir rejimin gelmesinden korkuyor.Rusya, Arap Baharıveortaya çıkardığı sonuçlardan nefret ediyor. Bu baharlar ve inkılâplar,onlara Kafkasya’daki, Orta Asya’daki renkli inkılâpları, ‘colour revolutions’ı çağrıştırıyor. Gürcistan’da, Ukrayna’da, Kırgızistan’da olan devrimlerden Rusya eski müttefiklerini kaybederek ve jeopolitik açıdan dezavantajlı çıktı.Ruslar’a göre Suriye’de olanların bunlardan farkı yok.
ABD Taliban’ı durduramıyor PKK’ya ne yapsın
ABD, terörü Türkiye’ye karşı bir kart olarak mı elinde tutuyor?
ABD’nin Türkiye’ye karşı o kadar Makyavelist bir politikasının olduğunu düşünmüyorum. ABD’nin Kuzey Irak’ta, Kandil’de PKK’ya karşı yapabileceklerini de fazla abartmamak lazım. Afganistan ABD için hayati bir sorun, orada bile ABD Taliban’ın gerilla hareketlerini durduramıyor. Afganistan’da bütün teknolojik üstünlüğüne rağmen ABD’nin aldığı sonuç ortada, kesin bir galibiyet, kazanılmış bir savaş yok. Bir açıdan PKK’nınmetotları ile Taliban’ınmetotlarında strateji ve taktik açıdan benzerlikler var.