Dilekçede Cünyet Ülsever'in ince ve yoğun bir kasıtla hareket ettiği köşe yazısında kaleme aldığı hususların, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklaması olarak kabul edilemeyeceği ileri sürüldü. Dilekeçede Cüneyt Ülsever'in Aziz Türk Milletinin gözünde Genelkurmay Başkanlığı makamını küçük düşürmeye çalıştığı, kullandığı ifadelerdeki üslubu bilerek ve isteyerek incitici olarak seçtiği ifade edildi. Dilekçede Cüneyt Ülsever'in müvekkil hakkında küçültücü değer yargısında bulunduğu, eylemin objektif eleştiri kapsamında olmadığı, bu nedenle köşe yazısının hukuka uygunluk sınırı içinde bulunmadığı belirtildi.

Dilekçede söz konusu yazı ile "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" suçunun işlendiği ve Askeri Ceza Kanunu'nun 95. Maddesinde düzenlenen "Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir ve tezyif edici fiil ve harekette bulunma" suçlarından adli işlemlerin başlatılması talep edildi.

Dilekçe suç yeri itibariyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.

ÜLSEVER NE YAZMIŞTI

Ülsever’in kaleme aldığı "Gelmiş Geçmiş En Çapsız Genelkurmay Başkanı Kim" başlıklı yazıda Necdet Öze’in pasif kaldığı konulara değinmiş, bunun gerekçelerini de madde madde saymıştı.

Kaldı ki, Balyoz davasında delillerin bir kısmının sonradan “üretildiği” çeşitli bilim kurumları tarafından kanıtlanmıştır.

Açılan davanın gerekçeleri içinde “Astlık-üstlük münasebetlerini zedeleme, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etme…” sebepleri de sayılıyordu.

Oysa Ülsever yazısında Balyoz davasında yargılanan komutanların haklarını savunmuştu. Ülsever yazısını şu sözlerle bitirmişti:

Eğer, bu 40 kişiden sadece birisi bile beraat etse, Necdet Özel vicdanına ne diyecek? Mahşer günü nasıl hesap verecek?