PKK yöneticilerinden Cemil Bayık 5 Şubat'ta “Artık bunun dağı, şehri, metropolu kalmayacak, savaş her yere yayılacak. Siyasi, idari ve kültürel sistemi felç edeceğiz” açıklamasıyla örgütün -6 Şubat tarihli “PKK hedef büyüttü” başlıklı Kuzey Irak Güncesi'nde işaret edildiği gibi- devlet adına ne varsa ona saldıracağının işaretini vermişti.


Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da doğa koşullarının yavaş yavaş elverişli hale gelmesine paralel şekilde gelişen bu süreçte PKK'nın daha sonra bildiri yayımlayarak üstlendiği askeri hedeflere saldırılar, yol, baraj ve karakol inşaat şantiyelerine baskın, yol kesme ve kimlik kontrolü yapma ve korucu kaçırma gibi eylemlerin yanı sıra bölgede üstlenilmeyen ya da faili belirsiz olan ancak PKK'nın yeni döneme ilişkin açıkladığı çerçeveye de uygun düşen bazı bombalama ve -örneğin dün Yüksekova ve Doğubeyazıt'ta olduğu gibi- ölümle sonuçlanan saldırılara tanık olunuyor.


TSK ve güvenlik güçleri ise bu sürecin öncesinde olduğu gibi yine bu süreçte de çok yoğun operasyonlar düzenliyor. Tunceli Pülümür, Diyarbakır-Bingöl-Muş üçgeni, Bitlis ve sınır hattında operasyonlar sürüyor. Hava destekli de olan bu operasyonlarla hem PKK üzerine askeri baskı kurularak örgütün eylem koymasına engel olunmaya hem de zayiat verdirilmeye çalışılıyor.


Medya tarafından hemen hemen hiç aktarılmayan bu süreçte, şiddetli çatışmaların yaşandığı fark ediliyor. Diyarbakır'da yaşayanlar kalkan savaş uçaklarının sesinden ve kalkış frekansından kimi çıkarsamalar yapabilseler de Türkiye'nin diğer bölümlerinde bütün bunlardan habersiz olan insanlar hayatlarını olağan şekliyle sürdürüyor. Bu nedenle Türkiye'de belki de dünyada benzeri görülmemiş bir düşük yoğunluklu çatışma yaşanıyor. Benzeri görülmemiş, çünkü ülkenin bir kesiminde ciddi bir savaş görüntüsü varken büyük kesiminde her şey normal görünüyor.


Kuşkusuz Ankara açısından başarılı olan bu tablonun PKK açısından rahatsız edici olduğu söylenebilir. Dolayısıyla bu tabloyu değiştirmek için örgütün saldırı temposunu önümüzdeki günlerde şehirleri de içine alacak şekilde daha da arttırması şaşırtıcı olmayacaktır.


Türkiye, yeni toplumsal sözleşme kaleme alınırken – bir açıdan da kaçınılmaz olarak- 'çok sıcak' bir yaza mahkum görünüyor.

CEVDET AŞKIN/ Analiz- Radikal