Ergen taraftar ve Hikmet Onur..!

Hikmet Abi(Onur) kendine has bir Trabzonspor yöneticisiydi. 

Takımda “Genel Kaptanlık” müessesinin temeli Süha Akçay ile oturmuştu.

 Süha Baba, başkanlık kadar etkin kılmıştı genel kaptanlığı. Sonraları, Kenan Amca(İskender) devam ettirdi bu görevi sonra da Hikmet Onur.

Ergen taraftarlar genel kaptanlık deyince pek anlam veremezler. 

Nedir o diye? 

Nitekim, Hikmet Abi’nin ölüm haberini yazdığımızda çok yorum geldi, genel kaptan ne iş yapardı.

Hatta, sahaya o genel kaptanla mı çıkardı diyenler de oldu.

Trabzonspor’da genel kaptanlık, şimdiki futbol şubesi sorumluluğuydu. Fahri yapılırdı. 

Takım ile yönetim arasında köprüydü. 

Teknik adam da genel kaptana bağlıydı

Maçlarda kulübede oturur, yönetimi temsil ederdi. Futbolcular yönetimin ağırlığını sahada hissederdi. 

Soyunma orasında maça çıkacak ilk on biri genel kaptan açıklar di ki, kadroya giremeyen futbolcu ırım kırım yapmasın diye..

Genel kaptan, teknik adamdan aldığı rapor doğrultusunda transferleri de yapardı.. 

Futbolcularla transfer pazarlığına otururdu. 

O dönemde futbolcuların fahri menejerleri babalarıydı. 

Her baba evladını öve öve bitiremezdi.

 Hikmet Onur, belki de Türk futbolunda istatiki bilgileri not eden ilk futbol adamıdır.. 

Futbolcunun kaç kere forma giyidiği. Kaç gol ve bu yılların deyimi(asist)  ile gol pası attığını not ederdi. 

Takımdaki ahlaki durumunu, mesleki sorumluluğun, idmanlara ne kadar geç kaldığını hepsini cebindeki deftere yazardı.

 Deplasmanlarda kamptan kim nasıl kaçıp gece alemlerine dalanları bile sessiz sedasız tespit ederdi.

Sonra da bu veriler ile transfer pazarlığına otururdu.

Hikmet Abi, daha sonra As Başkan oldu. Çok soğukkanlı görüntüsü vardı.. Ama sevecenci.

Gazeteci olarak ben Hikmet Abi’ye asbaşkanken çok çektirdim. Çok sert sorular sordum. Bir kere memnuniyetsizliğini göstermedi.. Ceza verip. Tesislere giremezsin demedi. M.Ali Yılmaz gibi zor adamla çalıştı. O’nu idare etmesini bildi.

As Başkanken özellikle deplasmanlara gittiğimizde uçaktan paltosunu omzuna atarak inmesi var ya, müthişti. Hatta sahaya da öyle girerdi. Oturduğu koltukda da paltosu omzunda olurdu. Tabi tesbihi de. 

Abi dedim bir deplasmanda niye palton omzunda..

Oğlum, şehre havalı girelim, öz güvenimizi görsünler derdi. 

Hikmet Abi, iyi bir Trabzonsporlu olarak bu dünyadan göç etti.

Mekanın cennet olsun.

Allah rahmet eylesin.

Ahi Evren, zemin kat -2

Dün yani Salı günü ultarsyon randevüsü için Ahi Evren’e çıktım. 

Zemin kat -2’ye indim.

Servisin önü bir hayli kalabalık. Sıramızın gelmesini bekledik.

Ancak, bir şeyler ters gidiyordu. Aşırı kalabalık vardı.

Bir ara bekleme salonuna bir görevli çıktı.

Kendini doktor olarak tanıttı.

Tek olduğunu gecikme yaşanacağını, bu konuda herkesin sabırlı olmasını istedi. Acil ve yatan hastaların öncelikli olduğunu söyledi.

Millet homurdandı.. Çoğu kişi de anlayışla karşıladı.

Benim ruh halim anında şöyle oldu.

Eyvah şimdi burada yoğunluktan tıp tepmesine maruz kalır mıyız?

2 saat gecikme ile sıram geldi, cihaza yattım.

Doktor hanım öyle uzun ve uğraşlarla makinenin başında emek sarf etti ki.. Bekleme salonunda tıp tepmesine maruz kalırız düşüncemden ötürü kendimi sorguladım.

O gün tek başına 90’dan fazla hastaya bakan.. Hasta ile ilgilenen.. Hastalara gecikmenin nedenini söyleyen. Amcalarım, ağabeylerim, kardeşlerim bizi anlayışla karşılayan diyen doktorun adını da öğrendim.

Serap Sezar Poyraz

Helal olsun.

Şu pandemi ve sonrasında sağlıkçılarımız baş tacımızdır baş.

Ah, Uğur Dündar Ah

Uğur Dündar’ın yıllar önce Sarp kapısı açıldığında Trabzon sokaklarına Türk sarışın dilber konu mankenlerini salıp, Nataşa diye gezdirdiği yıllarda, oltanın ucundaki yeme takılıp gizli kamera ile görüntülenlerden birinin hayatı nasıl karardı?

Yazım, 61saat’de yayınlandıktan sonra; herkesin sevdiği, saydığı, şehrin delikanlısı Muharrem Şahin telefonla aradı.

Şahin CHP’de yıllarca siyaset yaptı. Dürüstlüğü ve delikanlılığı ile tanınır..

“Ali” dedi “ Çok ilginç bir yaşam trajedisini gündeme getirdin, farkında mısın..” diye de üzüntülü bir ses ile konuşmasına devam etti..

“Uğur Dündar’ın Nataşa diye meydan parkına salıp, gizli kamera da peşine taktığı o Türk konu mankeni kızların ağına çok yakından tanıdığım bir arkadaşım da düştü.. 

Hatta elinde temizlenmiş hamsi de vardı. Evine gidiyordu. 

Konu mankeni kadınların cilveli hareketlerine dayanamadı masaya oturdu..

Ve o görüntüler çekildi.. 

Yayınlandıktan sonra da adı Osman olan arkadaşımızın aile yapısı parçalandı. 

Eşi evini terk etti. 

Gizli kamera görüntülerine ailesine bir türlü anlatamadı. Elindeki temizlenmiş hamsi vardı ya. 

Ailesi, Tonyalıydı, ev çocuklarını alıp evi terk etti. 

Osman kardeşimiz perişan oldu. 

Bilse gizli kamera ile çekim var oturur muydu o masada.

 O tuzağa tutulur muydu..?  

En acısı, o görüntülerin yayınlanmasından birkaç yıl sonra da öldü…”

İşte araştırmacı gazeteci Uğur Dündar’ın bir ailenin içine attığı dinamit.. 

Eyyy Uğur Dündar bundan haberin var mı..? 

Gönderdin Türk sanışın dilberleri Trabzon’a .. 

Ardından, bıraktığın enkaz.

 Aile trejedisi. Parçalanan aile ve yiten yaşam.

Trabzon’a o yıllarda gizli kameralı çekimlerinle çok kötülük ettin çok…

Bari çık  özür dile.

ZAYTUNG

Hükümet sözcüsü Ömer Çelik: ''Kahvelerde Okey oynamayı serbest bıraktık, fakat kusura bakmasınlar Çift okeyi olan sonuna kadar dönecek...''