Ne yalan söyleyim bugün kendimi arzuhalci gibi hissettim.Önüm de daktilom yoktu ama tesadüf bu ya yazılarımı takip eden birkaç arkadaşım ile sohbet etme fırsatım oldu peş peşe..

Bunu da yaz,şunu da söyle,sakın unutma,hani yazacaktın ne oldu..

Baktım olacak gibi değil not alayım dedim.Unutur munuturum sonra yolda fırçasını yemeyelim tekrardan.

Evet bir şeyler yazacağım ama sizin bahsettiğiniz konuları daha ben kafam da harmanlamamışken yeni yeni konular çıkıyor ortaya..Gündem o kadar hızlı değişmeye,değiştirilmeye başladı ki siz zannediyorsunuz ki bizim işlerimiz de kebap..

Hayır arkadaşlar öyle değil..

Çok zor koşullar altında çalışıyoruz inanın.Düşünsenize cillop gibi bir konu var önünüzde ve yağlayıp ballayacakken bir başka yağlı konu çıkıyor karşınıza..

Haydaaaa deyip alıyorsunuz baştan.Acaba o konu ile bu konuyu bir şekilde birleştirsem ve yayınlasam çok karışır mı derken haydaaaa bir başkası..

Olmuyor arkadaşlar.Kusura bakmayın.Bizlerde etten kemikten insanlarız.İsteriz ki günde en fazla 2-3 konu olsun,birini yazmayalım birini biraz süsleyip püsleyip verelim fırına.En azından sizlerin de akıllarınız da kalıcı yazılar olsun.

Şuan bakıyorum önümde ki notlarıma ve sabah gelen arkadaşın ilham verdiği konu var,yoldan geçerken selam veren arkadaşın şunu da yaz dediği iki,sevdiğim bir abimizin kaç haftadır ara sıra laf sokarak hani yazmadın dediği konu üç,dolmuştayım kardeşim dediğim de “ooo  ordan da bir şeyler yazarsın artık” diyen arkadaşım dört,messengardan yeni yazılarını bekliyoruz diyen sevgili büyüğüm,siyasi gelişmeler desen zaten en az iki üç konu da ordan çıkar..Allahtan milli ara girdi de bir de Trabzonspor yazmıyoruz..

Madem konu çok ve bu kadar çok konu içinden bulupta bir şeyler yazamadım ve vaktinizi aldım o zaman bende lafımı bir iki cümleyle sonlandırayım.

Son yazımın en son paragrafın da  “ekonomik dar boğazı sadece dış güçlere bağlayıp vicdanlarınızı rahatlatmanıza müsaade etmeyeceğim” demiştim ve eklemiştim..Üzgünüm..

Evet gerçekten bu laf beni çok üzdü.

Hele hele şu son birkaç günden beri üzülerek ve hayretler için de kalarak izlediğimiz açıklamalar,reddedilen kanun teklifleri,çizilen karizmalar,muhalefet kavgaları,dolarda yaşanan düşüş ama bir türlü düşmeyen fiyatlar.

Vatandaş olarak siyasilerin gözünde ki değerimiz yetmemiş midir gerçeği görmemize de ben hala kendi kendime gelin güvey oluyorum ve kim oluyorum ki sizlere bunu tekrar tekrar hatırlatacağım diye cümleler kuruyorum..Bu ne cürettir?

 Siz görebiliyorsunuz .Siz zaten tam da bu yaşananların ortasındasınız.Her türlü şaşaa ve kıyak kendilerine dibine kadar kullanılırken,bizim seçtiğimiz vekillerin dalga geçercesine ellerini işlerine geldiği gibi kaldırmaları ve bizimle resmen dalga geçmeleri ne demektir Allah aşkına.

Nasıl gezecekler köylerimizi,nasıl dolanacaklar Meydan Parkı’nda..Esnafa nasılsınız diye sorarken “Sen mecliste elini kaldırıp alkış tutarken nasılsan bende o kadar iyiyim derse” ne cevap verecekler acaba çok merak ediyorum.

Emeklilik ile ilgili tartışmalar zaten tam bir facia..Şuna katılıyorum bir yerde..18 yaşın da SSK'sı ödenmeye başlayıp erken yaşta emekli olmayı hak edenler gerçekten çok erken emekli olmuş oluyorlar ama yapacak bişey yok,kazanılmış haklarını ellerinden alamazsın insanların.Sen geldin ve bu düzeni değiştirdin zaten.Geçmişi temizlemek zorundasın.Yok bu kadar maliyet bu kadar yük diyemezsin.Onlar da bu ülkenin vatandaşları.Hele hele devlet tasarruf da bir adımlık mesafe bile kat etmemişken insanları mağdur edemezsiniz.

Bugün ben üzgünüm ama yarın kimlerin de artık ben de üzgünüm diyeceklerini bilemezsin.

Üzgünüm..