3 Kasım 2013'te Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde bir çobana saldıran leoparın av tüfeğiyle vurularak öldürüldüğü haberleri ülke gündemine bomba gibi düştü. Bu öylesine müthiş bir haberdi ki, Türkiye'de nesli tükendi zannedilen Anadolu parsının (leopar) henüz yok olmadığını gösteriyordu. Hadise şöyle gerçekleşmişti: Çınar'a 10 kilometre uzaklıktaki Solmaz köyü civarında kuzeni Mahmut Kaplan ile koyunlarını otlatan Kasım Kaplan, arkadan üzerine atlayan leoparın saldırısına uğramış, pençe darbeleriyle yaralandığı sırada Mahmut Kaplan hayvanı av tüfeğiyle öldürmüştü.

38 yılda 20 Leopar Öldürülmüş

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Ocak sayısında Anadolu'da yaşanan pars vakalarına yer veren geniş bir makale yayınladı. "1890 Yılında da Bir Leopar Öldürülmüştü" başlığıyla sunulan Tarihçi Yazar Selman Soydemir ve Yakup Emre'nin kaleme aldığı yazıda, ülkemizde daha önce yaşanan pars (leopar) vakalarına yer veriliyor. Yazıya göre bilinen ilk pars vakası 1890 yılında olurken, 1936'dan 1974'e kadar Türkiye'nin farklı bölgelerinde 20 kadar Anadolu parsı hadisesi yaşanmış. Makalede konuya dair şu bilgilere yer veriliyor.

Osmanlı Basını "Serseri Kaplan" Başlığıyla Vermiş

Basına yansıyan en eski leopar öldürme hadisesi Osmanlı devrinde, 1890 yılında meydana gelmiş. Devrin önemli gazetelerinden Sabah'ta yer alan habere göre hadise, İskilip'e bağlı Eskialibey köyü ile Taytak köyü civarlarında cereyan etmiş. Bugün Eskialibey köyü belde olarak Çorum'un Bayat ilçesine bağlanırken, Taytak köyü ise Çankırı'ya bağlı olarak Yeşilyurt ismini almış. Gazetedeki haber "Serseri Kaplan" başlığını taşıyor. Trakya Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Cumhur Ün, Anadolu'da eskiden, bugün bizim leopar veya pars olarak bildiğimiz hayvana "kaplan" denildiğini söylüyor.

Haberin ilginç bir tarafı daha var. Aynı bugün olduğu gibi, böyle bir hayvanın bölgede daha önce görülmediğinin söylenmesi… Bu sebeple olsa gerek hadiseye kimsenin inanmayacağı endişesi duyularak ispat çabasına girişilmiş. Burada İskilip kaymakamının şahitliği devreye giriyor.

Köylüye Saldıran Leopara Kaymakam Teşhis Koymuş

1890 yılında Sabah gazetesinde neşredilen haberi beraber okuyalım: "Serseri Kaplan" "İskilip kaymakamlığından bildirildiğine göre, Şubat'ın sekizinci günü Eskialibey köyü civarında bir kaplan ortaya çıkmış ve adı geçen köy halkından Murad oğlu Hasan'ı hafif şekilde yaralayarak oradan uzaklaşmıştır. Kaplan, Taytak tuzlası önünde tekrar ortaya çıkıp tuzla kolcusu Şakir ve Taytak köylü Ali'nin üzerlerine saldırıp onları da bazı yerlerinden pençe ve dişle yaralamışsa da bu esnada kolcu Şakir belinde bulunan küçük bıçakla kaplanın karnını yırtıp telef etmiştir.

"Bu bölgede şimdiye kadar kaplan görülmediği için bunda bir yanlışlık olması ihtimaliyle ilk başta doğruluğuna inanmak istemedik. Ancak adı geçen kaza kaymakamı Muhlis Efendi kaplan ve benzeri vahşi hayvanları görmemiş kimselerden olmadığı için bizzat müşahedesine dayanarak ve hatta kaplanın erkek olduğunu dahi açıkça bildirmesi üzerine güvenmemek inadında bulunmadık. "Ne vakitten beri ise yolunu şaşırmış olan bu kaplanın Kalecik (Ankara) taraflarından gelmiş olduğu da başkaca haber verilmiştir.

Şehbal Gazetesi Leoparı Anlatıyor

İkinci Meşrutiyet'ten sonra yayına başlayan Osmanlı mecmualarından Şehbal'in 58. sayısında bir pars resmi neşrederek altında şu bilgiler veriyor:

"Cezayir'den Kap'a (Ümit Burnu) kadar Afrika'nın her tarafında ve Filistin'den Hindistan'a ve Çin'e kadar Güney Asya'nın muhtelif bölgelerinde tesadüf olunan bu yırtıcı, kedigiller ailesinin bünye itibariyle en fazla öne çıkanlarından biridir. Ekseriyetle vücudunun boyu üç buçuk ile dört buçuk ayak arasında ve kuyruğunun uzunluğu ise iki buçuk ile üçayak arasında değişmektedir. Postunun zemini, geyik renginden yaban öküzü rengine kadar bir renk çeşitliliği gösterir. Bu zeminin üzerinde koyu kahverengi yahut siyah benekler vardır. Resmimiz parsın iri benekli ve nadir cinsinden bir örneğini gösteriyor. Parsın dişleri çenenin her iki tarafında altlı üstlü üçer küçük kesici diş ile birer tane -resimde görüldüğü üzere- uzun ve müthiş dişlerden oluşur. Parsın âdeti, kedi cinsinin diğer üyeleri gibi ve hemen hepsinden daha fazla bir derecede yırtıcılık ve kan dökücülük ile özetlenebilir. Hareketlerinde gayet seri olduğu halde avını ekseriyetle pusuda bekleyip dalgın bir anında yakalamak suretiyle avlar. Koyun, keçi, geyik, karaca, maymun, tavus gibi hayvanlara ve bazen de -Hindistan'da vuku bulduğu üzere- insanlara hücum eder."

Leoparın Saldırdığı Aileye "Kaplan" Soyadı Verilmiş

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi 1890'da öldürülen leoparın, Eskialibey köyünde saldırdığı Murat oğlu Hasan'ın torununa ulaştı. 73 yaşındaki Muharrem Çoban, kaplanın/parsın saldırdığı Hasan'ın kızı tarafından torunu oluyor. Muharrem Dede hadisenin geçtiği yere kaplan deresi isminin verildiğini, dedesinin de Kaplan soyadını aldığını anlatıyor. Annesinin anlattığına göre 1890 yılındaki hadise şöyle olmuş:

"Hössüklerin çiftliği var, Karaömer tarafında. Orada Kaplan Deresi diye bir yer var, bu derenin adı da o zamandan kalmış. Hasan Dedem orada davar güderken canavar sandığı bir şey üzerine doğru geliyor. O da ‘Ya mübarek, sen ne geziyon buralarda?!' diyerek sırtındaki keçeyi çıkarıp atıyor ve yanındaki köpekleri hayvanın üzerine sürüyor. Köpekler korkup gitmiyorlar. Kendisi hayvanın üzerine yürüyüp ona bir tane vuruyor. Hayvan kaçmıyor. Bu sefer kaplan saldırıp bunu yıkıp altına alıyor ve boğmaya çalışıyor. Dedem kolunu hayvanın ağzına veriyor, kolunu geverken ‘Mübarek beni öldürecen mi?' deyince kolunu bırakıyor ve arkasına baka baka gidiyor. O aileye Kaplancılar demeleri bu hadiseden kalma. Hadise böyle işte, aynen anlattığım gibi olmuş…"