Vatandaşların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderdiği mektuplar, kitap oldu. Gazeteci-yazar Mehmet Gündem tarafından hazırlanan 'Cumhurbaşkanım Mektubunuz Var' isimli çalışmada birbirinden ilginç hikâyeler ve Gül'ün hayatına dair kesitler yer alıyor.

Zaman'ın haberine göre; Birçok mektupta vatandaşın dualarını alan Gül'ün, kendisinin nasıl dua ettiği sorusu da kitapta cevabını buldu. İşte Cumhurbaşkanı Gül'ün her akşam ettiği dua: "Allah'ım, beni güvenilir kıl, kibirden, gururdan uzak tut, kalbimi, sevgi, adalet, tevazu ve şefkatle doldur. Üzerime kul hakkının zerre gölgesini düşürme. Devletin, milletin imkânlarını israf ettirme, helalinden hizmet etme imkânı ver. Milletimi benimle mahcup etme. Beni ve bütün çalışma arkadaşlarımı taşıdığı yükün farkında olan, emanette emin insanlardan eyle. Ülkemin yücelmesi, yükselmesi ve insanımızın onurlu bir hayat sürmesi için bize güç ver, kuvvet ver, dirlik ver, birlik ver. İşlerimizi kolaylaştır, hem dünyada hem de ahirette iyilik, güzellik ve saadetler lütfeyle. İnsanımızı her türlü kazadan, beladan ve afetten koru, ülkemize bereket ver. Devletimizi ve milletimizi payidar kıl. Barış ve huzur içinde bir vücudun azaları gibi olmayı, birbirimizi sevip kardeşçe yaşamayı nasip eyle."

Nasıl cumhurbaşkanı olunur?

Cumhurbaşkanı Gül'e özellikle öğrencilerden gelen mektuplar arasında 'Nasıl cumhurbaşkanı olunur?' sorusu öne çıkıyor. Bu yöndeki sorulara "Bunun bir yolu yok. Kader." cevabını veren Gül, şöyle devam ediyor: "Vaktini iyi değerlendiren, çalışan, azimle engelleri aşan insan muhakkak bir şey olur, ama cumhurbaşkanı olur mu onu kimse söyleyemez. Cumhurbaşkanlığını hedeflemek de öyle ama bu ben büyüyünce mühendis olacağım, pilot olacağım, doktor olacağım gibi somut bir hedef değildir. Bunu bilmek lazım. Çünkü cumhurbaşkanı olmak için bilinen bir yol yok. Bir yol var da o yoldan ancak cumhurbaşkanı olan yürüyor. Biraz da kendi iradesinin dışında gidiyor oradan."

Üniversite mezunu gencin mektubunu günlerce aramış

Gül, kendisinden yardım isteyen üniversite mezunu bir gencin notunu kaybettikten sonra hissettiklerini de paylaşıyor. Vefat eden amcası için gittiği Kayseri'de başından geçen olayı şöyle anlatıyor: "İnsanlar toplanmışlar, Kayseri'de bizim eski mahallede. Neyse, çıkarken bir genç, "Ne olur bunu oku." dedi, bir not verdi. Gelince açtım, okudum. Burs almış, üniversiteyi okumuş, bursunu şimdi ödeyemiyormuş. "Öyle bir durumdayım ki." diyor. Borcunu ödeyememek onu bunalıma sokmuş, müthiş bir çaresizlik içinde. "Ne olur bana yardımcı olun da vadesini ayarlayarak ödeyeyim." diyor. Fakat mektubu kaybettim. Aylarca kendime gelemedim. Her yeri didik didik ettim. Bir gün Kemal İlter'e (Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı), "Yahu, her yeri aradım Kemal, çocuk bana güvendi, ben mektubu kaybettim, çok üzülüyorum, huzursuzum." dedim. Kemal demesin mi: "Siz onu bana verdiniz." İnanmadım önce, "Sen başka bir şey zannediyorsun, bul getir onu." dedim. O muydu, değil miydi diye. Buldu, getirdi, baktım, "Yahu işte bu." dedim. Dünyaları bulmuş gibi, hazine bulmuş gibi oldum ve hemen talimat verdim."

İhtilal ne demek Abdullah?

Alfa Yayınları'ndan çıkan kitapta, Hayrünnisa Gül ile de yapılan bir söyleşi yer alıyor. 12 Eylül ihtilalinden sonra Abdullah Bey'i gözaltına almaya geldiklerinde, yeni evlendiklerini belirten Hayrünnisa Hanım, ilginç bir anekdot anlatıyor: "Abdullah Bey'le eve geldik, hemen ertesi gün bu olay oldu. 'İhtilal oldu.' dedi bana. 'İhtilal ne demek?' dedim. (Gülüyor) O yaşlarda ihtilal kelimesini algılayabilmek zor. Düşünün evinizde telefonunuz yok, iletişim aracınız yok, aileye haber verme imkânınız yok. Çok endişeliydim tabii ki. Babam hastanede yatıyor, kalp krizi geçirmiş ve tedavi oluyor. Ben neler olduğunu hâlâ bilmiyorum. Yeni evliyiz, evlilik tebriğine gelenler oluyor ve benim eşim yok. Ne oldu, ne için götürüldü sorularına cevap veremiyorum. Allah'tan Abdullah Bey çok insaflı bir subaya rastlıyor, durumu anlatıyor, 'Yeni evlendik.' diyor, 'Eşim yalnız.' diyor. O subay da bir yerden telefon ettiriyor. O da telefonu olan bir yakınımızı arayıp bana haber gönderiyor, 'Merak etmesin ben iyiyim, kendine iyi baksın.' diyor. Daha sonra polis, tutukluları Adapazarı'na naklederken eşim eve de uğramıştı. Abdullah Bey tutuklu olduğu halde biz çok kısa süre de olsa evde görüştük."

Cezaevinden 'iyiyim, merak etmeyin' mektubu

12 Eylül darbesinin ardından 1 ay cezaevinde kalan Abdullah Gül, ailesini durumdan mektupla haberdar etmiş. "Beni içeri aldılar, günler geçiyor, biliyorum ki herkes merak içinde, anneme babama bir mektupla durumu haber verdim. "Merak etmeyin, iyiyim, ben şimdi cezaevindeyim." dedim." diye yazdığını aktaran Gül, o dönemde yeni evli olduğu Hayrünnisa Hanım'a ise mektup yazmadığını söylüyor: "Hayrünnisa Hanım'a yazmadım diye hatırlıyorum. Özel bir mektup yazmaya gerek olmadı. Farklı kanallarla kendisine haber

Gül, evde cumhurbaşkanı değil, ailenin reisi

Yaşadıkları yoğun temponun aile ilişkilerini nasıl etkilediği sorusuna Hayrünnisa Hanım şu cevabı veriyor: "Bütün bu yoğunluklar, bütün bu makamlar, şunlar, bunlar bizim o aile yapımızı değiştirmedi ki! Yani o anlamda da duruyor. Birlikte vakit geçirilir geçirilmez, ama biz yine o aile içinde anne, baba, evlat o ilişkiler hep aynı. Abdullah Bey, bizim evde cumhurbaşkanı değil, ailenin reisi, çocukların babası, benim eşim. Eskisi gibi duruyor yani."