Sanatın iyisi ne kadar mutlu sevinçli, aydınlıksa kötüsü de uğursuz, ezici, karanlık bir baş belasıdır.

Bir sanatçı, ama gerçek sanatçı bir ülkeye bereket, sayısız yüreklere güven, umut, ışık getirir. Dağılmış insan güçlerini iyiliklerden yana çevirip toparlar. Görmez olduğumuz mavilikleri bize yeniden gösterip bizi otsu yaşantılardan kurtarır… Ama bir başka sanatçı, hatta ne yazık ki bazen aynı sanatçı -bütün bu çevrenin sağduyusunu zevkini köreltir, yüreğini kısırlaştırır, aydınlığını karartır, yaratıcı gücünü kurutur, gözlerini geriden kötüden yana çevirir. Barut gücü Atom gücü gibidir sanat. İnsan onu yıkmak içinde, yapmak içinde kullanabilir.

Bir sanatçı içinde bulunduğu koşullardan yakınmaya başladığında, gerçek anlamda sanata yan çizmeye başlamış demektir. Gerçek sanat zaten kötü koşullara inat insanların kaderini değiştirmeye, daha aydın kafalar ve yürekler yaratma, dünyamızı saran karanlığı yırtma çabasıdır. Yılgınlık, küskünlük, bezginlik her insan gibi sanatçının da başına gelir elbet. O zaman, kendi halinde olanların sözcülüğünü eder sanatıyla. Buna gücü yetmiyorsa, yaptığı kadarını tertemiz bırakıp gider.

Müziği, oyunculuğu, kitabı, heykeli veya resmiyle kitlelere ulaşan sanatçılar, toplumun ve dünyanın sorunlarına dair tavır almalı, iki kelam etmeli mi? Yoksa kendini, sadece sanatıyla mı ifade etmeli?
Türkiye’de sanatla uğraşanlar, ne zaman alanının dışında bir meseleye el atsa, tartışma konusu oluyor. Bir yandan, ‘topluma mal olmuş‘ sanatçıların görüşü merak ediliyor, bir tavrı ve duruşu olması bekleniyor... Diğer yandan da hoşa gitmeyen, iktidar odaklarını rahatsız eden söz ve eylemler sarf edilirse “Efendim sanatıyla uğraşsın, başka işlere burnunu sokmasın” deniyor.

Sanatçı, toplumu ilgilendiren herhangi bir meselede, kendini özgürce ifade edebilmeli. İfade etmekle kalmamalı, aktif olarak tavır alabilmeli. Mesele sadece siyasi rengini belli etmekten ibaret değil. Kültür-sanat politikalarından insan haklarına, çevre sorunlarından kadın cinayetlerine, bin bir türlü sorunumuz var.


Ancak sözü ve eylemi ‘hoşa’ gitmediğinde, sanatçılara yönelik hakaretleri ve başlarına örülen çorapları iyi biliyoruz. En son Fazıl Say ve Şevval Şam örneğinde yaşadık: Sanatçının ne söylediği, genel kalıpların dışına çıktığı anda müthiş bir karalama kampanyası başlayabiliyor. Hatta iş, mahkemeye kadar gidebiliyor...


Sanatçının tavrı yüzünden otoritenin hedefi haline geldiği vaka, maalesef çok.

Sanat, kişinin yeteneği kadar zekasını da topluma aktarabilmesi değil midir?

Sanat insanın ruhunu yansıtır… İçimizde gizlenen veya düşünmediğimiz bir şeyleri başka şekillerle, farklı bakış açısı ile gözler önüne serer.
Sözümüz sadece gerçek sanatçılar için, ülkemizde çokça bulunan ‘’sanatsız sanatçılar’’ için değil.
Sanata ve sanatçılara saygı duyulmalı, gereken değer verilmelidir.

'' Evrensel kültürün sanat ve düşün rüzgârları ile Türkiye er geç çağdaş uygarlığa demir atacak'' Uğur MUMCU