Maç öncesi vakit geçirmek için çarşı Pazar gezerken şehirde konuşulan tek şey vardı.

Fenerbahçe maçı nasıl olacak?

Düşünün kadınlar pazarında bile aynı şeyler konuşuluyordu.

Bir tanıdık ağabeye rastladım. Bunlar deli dedi hocam…

Herkes bu akşam Fenerbahçe’yi yeneceğiz diyorlar.

Bu hava diğer gezdiğim yerlerde aynıydı.

Takım ne kadar kötü olsa da Fenerbahçe’ydi rakip…

Bu maçın havası suyu nihayetinde başka olacaktı. Anlamında başka olurdu.

İnsanların gözleri adeta parlayarak aynı şeyleri tekrarlıyorlardı.

Ne yalan söyleyeyim fazla ümütkar olsamda aşağı yukarı bende aynı şeyleri düşünüyordum. Çünkü Fenerbahçe’yi İstanbul’da 18 yıldır yenemiyorduk. Hatta son 7 maçta gol bile atamamıştık.

Bunların ezikliğini mi yazsam…

Bir büyük takımın Fenerbahçe’ye karşı yıllardır ezici mağlubiyetlerin verdiği insanlar üzerindeki psikolojisini mi yazsam…

Veya sebeplerini mi yazsam…

Dün 2 beraberlikte mırıldanan ardından ise bir mağlubiyet geldiğinde saç baş yonan taraftarların bugün üst üte alınan 4 mağlubiyete hatta 7 haftada alınan bir galibiyete ses çıkarmayan ‘Olur böyle şeyler’ diyen taraftarlara mı yazsam!

Sen büyüksen bende senin kadar büyüğüm realitesini ancak 10 dakika sergileyebilen 2-3 pası bir arada göremeyen devre arası az yiyelim hesapları yaptıran takımının mimarlarını mı yazsam…

İlk yarı koskoca 45 dakikada Mehmet’in bir ortasıyla kaleye attığı bir şutu mu?
Aykut’un kendini hakem yerine koyup ofsayt kararı vererek topu elle kesecek kadar Acemliğini mi yazsam.

Alper’in bir amatör oyuncunun yapamayacağı işleri yapmasını mı yazsam…

Yine Aykut Demir’in kendinden güvensizliğinin örneğini vererek ortasahadan rakip kaleye şut atmaya çalışmasını mı yazsam…

Daha çok yazacak şeyler var ama yazsam ne yazar!