Hayatımın en ilginç tesadüfünü önceki gün yaşadım.
Trabzon’un hukuk tarihinde ilk kez, Trabzonlu bir bilin insanı, Anayasa Mahkemesi’ne üye olarak atandı ve yemin etti.
Yemin ettiği gün bana da Anayasa Mahkemesinden bir tebligat geldi.
Tebligat şu.
Çağlayan’da şike mahkemesini takip ederken ; Aziz Yıldırım için şöyle bir twiter attım..
“Şeref-siz-siniz…”
Yeteneksizsiniz gibi!
Fenerbahçeli Avukatlar Derneği beni mahkemeye verdi. İstanbul’daki mahkeme, uzaktan ifademi aldı. Trabzon’da ifademi verirken, İstanbul’daki mahkeme gün ve saatinin bildirilmesini istedim. Orada mahkeme huzurunda da ifade vereceğim dedim.



Ben mahkeme gün ve saatini beklerken, hakkında hüküm verildi. Yargıtay’a gitmemem için ince bir ceza ayarı yapıldı. Seref-siz-siniz ifadesini mahkeme hareket olarak kabul etti. Fener’in avukatları mahkemede, Aziz Yıldırım’ın bu ifadem ile moralinin bozulduğunu, ruh halinin olumsuz etkilendiğini aile ve toplum içinde rencide olduğunu iddia etti. Ben ise bilirkişi talebinde bulunacak, sözün hareket mi değil mi incelenmesini isteyecektim ama mahkeme uzaktan verdiğim ifadeyi yeterli gördü.

Yani, mahkemenin huzuruna çıkamadım, savunmamı yapamadım. Beni mahkemeye veren Aziz Yıldırım ile yüzleşemedim.
Bunun üzerine, para cezasını ödedim, ama Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulurdum ve savunmamı yeterince yapamadığımı belirttim.

Trabzonlu bilim insanı Yusuf Şevki Hakyemez yemin ettiği gün elime Anayasa mahkemesinin kararı geldi. Tesadüfe bak. Ben Yusuf Şevki Hakyemez’in anayasa mahkemesi üyesi olduğu için bir Trabzonlu olarak gurur duyarken, yüce ve yüksek mahkeme yine güçlüden yana tavır aldı, bireysel başvurumu ret etti.

Mahkemeye gidip ifade verememişim.
Polisteki ifademle yetinilmiş.
Bilirkişi söz konusu ifadenin suç unsuru olup olmadığı konusunda kanaat belirtmemiş.
Mahkeme heyetinin kanaati ile suçlu görülmüşü..
Yani, mahkeme güçlünün yanında olmuş.
Anayasa mahkemesine gitmişim o da gücün yanında yer almış.

Buradan, Yusuf Şevki Hakmeyez’e sesleniyorum.
Sevgili hocam.
Ben gücün karşısında ezildim. Siz yeni atandığınız bu görevde, ne olur gücün karşısında insanların ezilmesine izin vermeyin.

++++

Trabzon Baro seçimlerinin sonuçları hala tartışılıyor.
Benim de konu ile ilgili bir görüşüm var.
Baro seçimlerinde Sayın Bakan Süleyman Soylu yanıltılmıştır. Aday tespitinde yanıltılmıştır.
Nusret Yılmaz süper bir hukukçu, iyi bir avukattır ama seçimle iş başına gelinecek kulvarda yeterli değildir.

Yılmaz’ı siyasi irade, alsın Adalet Bakanlığında önemli bir yere getirsin. Eyvallah hakkını verir o koltuğun. Ama seçimle iş başına gelinecek görevlerle ilgili olarak bana göre o kadar albenisi yoktur. Toplumla diyaloğu üst perdedendir. O nedenle, aynı siyasi görüşte oldukları da oy vermemiştir.

Soylu’lu bu anlamda yanıltanlar şimdi hesabını versin.

Mesela, Hurşit Bıyık, Saadet Çoban gibi isimler aday gösterilseydi sonuç aynı olmazdı. Ak Parti aday tespitinde yanlış yaptı. Kim Bakan Soylu’lu yanıltmışsa, baro yenilgisini o yana bu yana bağlamasın.
Mesela, kurucu il başkanı İbrahim Keskin. Aday gösterişeydi sonuç bu olur muydu.?

O nedenle mesleki yeterliliği ile üst kulvarda bulunan, bu konuda herkese nal toplatacak kadar bilgi birikimine sahip olan Nusret Yılmaz’ı siyasi irade seçime sokmadan hukuk dalında daha başka bir alanda değerlendirmeliydi. Aday seçimi hatalı olmuştur. Bu hataya Bakan Soylu’yu da alet edenler illaki şimdi biz hata yaptık diyorlar.
Sibel Suiçmez’in seçimi kazanması siyasi iktidara karşı zafer olarak nitelendirenler Suiçmez’e kötülük ediyorlar. Vermeyin böyle mesaj, altında kalırsınız. Suiçmez, seçimi rakibinden daha çok albenisi olduğu için kazandı. Olay bu.