Dağ sevdasını  bilir misiniz, sanki geyik sesi gibidir.  Çağırdı mı gitmek zorundasız. Kampım geldi dediniz mi akan sular durmalı saygı görmelisiniz. Herkes sizin için bir şeyler yapmalı hissine kapılırım hep. Kış gelmiş annemin ayları sayması aklıma gelmişti.zemheri ocak kucuk ...orak kirez ayı.....

Annemin tabiri ile kucuk ayı gelmişti.Memo dayımı aradım dayı kampım geldi ne dertsin dedim.Gaşinma otur aşşa zaten yeni geldim alamandan dedi .Sen bilirsin dayı ben cuma akşam hazırım cumartesi  sabah çıkıyoruz dedim. Yıllardır kış tırmanışlarını hep memo dayımla yaparım. Hem güvenilir hem de tecrübelidir.Sabah arabası ile geldi her zaman ki gibi beni evden aldı. Trabzon da Metin ÖZTÜRK ve Hopşeralı MENDERES ile buluşup bizi uzunalinin oraya bırakmalarını rica ettik. Ekip yavaş yavaş toparlanıyordu..Yusuf hocam da gelince  5 kişilik ekip tamamdı.Maçkadan son hazırlıkları yaptık . Ekip heyecan içindeydi. Sadece metin abi ve kamil hocam sanki gergin gibi idi. Hava bozacak dedi kamil hocam.Olsun  demek ki  unutulmayacak bir tırmanış olacak dedim.Bizi Ermeni yaylasının hemen altındaki Taşköprü yaylasının çatağına bıraktılar.Son bir hatıra fotoğraf çekildik.Ve dönüşte  bizi aynı yerden almalarını söylemek üzere sözleştik. Sırt çantalarımızı kaptığımız gibi yollara düştük. Rahmetli annem derdi gangel den bir yük odun al desem  almasun davlarda işun ne uşuvum"

İki viraj döngüden sonra mezarluk yayla yoluna saptık yılardır hep sel boğazi  sazlık hattını kullanırdık. Ama bu kez mezarlık  yayla arnastal üzerinden sarıtaş planlamıştık. Hedikler gps tam malzeme ile expedisyona hazır bir ekip ve  malzeme desteği ile dağlardaydık.  Altimetre 2000 lerde olduğumuzu gösterdiği sırada akporana  yakın olduğumuzu tahmin ediyorduk. Çünkü göz gözü görmüyordu.Kar fırtınası standardını aşmış  sülük ediyordu.Kar kalınlığı çok  olmamasına rağmen zorlanıyorduk .Kar kırılması çökmeler ve fırtına bizi engelleyen faktörlerdi.Arnastalın başı diyebileceğimiz yere gelmiştik ama emin değildik. Arkadaşlara demir bir elektrik direği olmalı onu bulmaya çalışın dedim. Birazdan direği bulduk sırtımızı direğe verdik. Gps telsiz telefon fotoğraf makinası her şey ama her şey donmuştu. Eski usul yönümüzü bulmak zorundaydık. Direkten  200 mt aşağıda 42  numaralı ev olmalı indik onu da bulduk. Asıl ulaşmamız gereken eve 700 mt daha  kalmıştı. Arkadaşlarla ara bilgilendirme verdim. En fazla bir  saat sonra iki gece misafir kalacağımız evdeyiz. Dikkatli olalım görüş mesafesini aşmayalım gerekirse ipe girelim. Eski arnastalın yurdundan aşağı bahçe kazık ve duvarlarını takip ederek kalacağımız dağ evine vardık. Ama eve girmek için anahtarı barele sokmak gerekiyordu. Bareli bırakın kapı nerde lan..... Kapı yok keşke evi yaparken bir kapıda çatıdan koysaydım. Ellerimizle karı eşeleyerek anahtar deliğine ulaştık. Kapı açılmıştı  zorlanarak ta olsa eve girdik. Sobayı yaktık. Ev fırın gibi olmuş mayışmıştık. Bir kısmımız yemek hazırlar ken  bir kısmımız kestirtiyordu. Kışın yaylada uyumak bir başka olmalı. Eski günlerim aklıma gelmişti. Yemek yapmıyor resmen döktürüyordum. Kiraz ve fasulye turşusu ekmek makarnası yumurtalı üç pınar kavurması özel Rize-Pazar çayı  oh oh Tabi bunların yanında kavalak balı sarıtaş yaylası tereyağı vepeyniri  ekip  masa etrafında toplandı ve yazdan kalma Taşköprü yaylasında yapılmış peksimet yuppi ekibin elleri bağlandı benim ayaklarım yemeğe başladık. Uzun bir çay ve yemek faslından sonra artık dinlenme vakti gelmişti. Sabah çakırgöle 8 saat sürecek oldukça riskli bir trekking yapacaktık.

 Gece rüzgarın sesi sabaha kadar bizi uyutmadı. Sanki dağlar kopmuş bizim evin üstünde dolaşıyordu. Sabah mükkem bir kahvaltıdan sonra yola çıktık. Her taraf bembeyaz rüzgarın sert kar üzerinde yaptığı şekiller ressamları imrendirecek boyuttaydı. Kürt dere aşılmış Divanenin yokuşuna vurmuştuk bile.Ah divane ocak ayıda olsa yedun beni ula .....

Uzun uğraşlardan sonra çakılgöl olduğunu sandığımız bir düzlüğe vardık. Evet bura çakılgöl olmalıydı ama ortada göl möl yok. Sadece buzdan bir düzlük var. Emin olmak için gölün başında Hz.Ali efendimizin atının izi olduğuna inandığımız taştaki izlere baktım . Eveeettt budur . Arkadaşlar fotoğraflamaya başladılar. Bende kare kare çekiyordum ama ter ışık ve yansıma fotoğraf başarısını engelliyordu. Gölün ortasında gps işaretlemesi bile yaptık.Yazın gelsek bu verilerin olduğu tere ulaşmak için yüzmemiz gerekecek. Gölün ortasında fotoğraf çekerek ve nescafelerimizi yudumlayarak Sarıtaş yaylasındaki inimize doğru yola çıktık. Akşam vakti yaklaşmış dağ bize izin vermiş Çakılgölü ziyaret etmiş hayatımızda göremediğimiz güzelliği görmüş sıkıntı çekmeden inimize varmıştık. Yemek vakti yaklaşıyor menü kafamda hazır gibiydi. Yayla patatesi haşlama , peynir, tuzlu hamsi haşlama soğan ve çay. Ve tuzlanmış et uzun yıllar yememiştim rahmetli annemin olmazsa olmazlarındandı tuzlanmış et buzdolabının olmadığı yıllardan kalma bir alışkanlık. Yemek de güzeldi çayda ama muhabbet başka güzeldi. Hava o kadar soğuktu ki sıcak suyu demliğe döküp demi dökmeye çalışmak bile sıcak suyun üstünü buz  tutmasını engelleyemiyordu. Artık uyku vakti gelmişti. Sabah nede olsa karakaban tırmanışı vardı.Uyku tulumuna girdim ama uyumaya niyetim yoktu. Kafa lambamı takıp  "Doğal yaşam ve başkaldırı" adlı kitabı okumaya başladım. Çok güzeldi ama bu kitap nescafe ve vanilyalı pipo ile desteklenmeli hatta ve hatta  tüttürülmeliydi. Ne zaman uyuduğumu hatırlamıyorum ama uykumu almış kahvaltımıda hazır bulmuştum. Mükkem bir kahvaltı faslından sonra kendimi Kurtkaya nın altından tırmanırken buldum. Yaklaşık iki saat kaya ve kürtük tırmanışından sonra zirveye vardığımızda ilk akşamki gibi bütün elekronik aletler donmuştu. Bir kaç kare fotoğraf zor çekebildim. Telefon edip hava durumunu sordum Trabzonda  cm kar var demezlermi halbuki biz gelirken şehirde kar yoktu. Hatta köyde bahar havası yaşanıyorsu. Kar deniz kenarına kadar inmiş köyde  50 cm varsa ve burda kar yoksa bir terslik olmalı. Hayırlısı diyip zirveyi terkettik. Zor bir inişten sonra yorgun argın tüm ekip eve indik.Yemek yapacak halim bile kalmammış tulumumu sobanın yanına sererek zıbardım.Arkadaşlar sağolsun yapıp yemişler  sabah uyandığımda soğuk kahvemin bana baktığını hissettim . Hatta üstü buz tuttuğunu da söyleyebilirim. Toparlanmaya başladık yayladaki yeni kar 20 cm kadardı bu ekip için lay lay lom diyebileceğimiz bir durumdu. Ama köydeki 50 cm beni düşündüyor ,Arnastal yaylsası ile Mezarlık yayla arası nasıl olacağı beni düşündürüyordu. Ekip tam takım giyinmiş eldivenlerini bile takmıştı. Ama bir ana önce dağı Maçka tarafına dönmeden içim rahat etmeyecekti. 20 cm kar Akborana vardığımızda 100 cm geçmiş göğüs hizamıza gelmişti.Göz gözü görmüyor 1mt karda yön arıyorduk. Ama her yer bembeyaz yön merfumu kalmamış gps donmasın diye polarımın içine koymuş ve çantanın içine koymuştum. Erzurumlu gibi olmuştum tumanımı kimse görmesin diye çıkarıp saklamıştım sanki Gps yi… 5 kişi 4 saattir bir yumurtanın üstünde dolanıp durduğumuzu düşünmeye başladım. Mecburen gps se bakarımki aynı yerde dönmüş durmuşuz. Gps e uyarak rotaya girdik . Mezarlık  yaylada idik bir saat sonra tenekeden bir eve girip terleyen içliklerimizi değiştirdik hipotermi olmamak için.Yarım saatimizi orada harcadık Uzun alinin ağaçbaşı yaylasındaki bakkalına yaklaştık ama ne bitmez bir yoldu 9 satte varılmazmı 5 saattte gittiğn yere hem kar aşağı indikçe çoğalıyor hemde 9saattir yolda olan ekip hem acıkmış hem de susamıştı. Kısacası karanlık çökmüş mola vermek zamanı gelmiş kar yağışı devam ettiği için de bir ana önce Sümela manastırına inmek istiyordum. Yoksa sabaha kalırsak mahsur kalacağımızı anlamıştım. Ama ekip arkadaşlarım dinlenmekten yana idiler öyle karar aldık. Rahmetli dayımın evi en uygun sığınak bizim için allah rahmet etsin anahtarının yerini bildiğim için sorun yoktu. Evi açtık sobayı yaktık ve hayatımın en tatlı zeytinyağlı makarnasını yaptım. Ekipte aynısını dedi. Çikolata çerez ben ikide bir kar kalınlığına bakıyor sabah bu beyaz rengi nasıl aşacağımı hesaplıyordum. Ama yapacak bir şey yok zevk almaktan başka. Trofdan Emir Sözen ve arkadaşları aradı ekip jipler le yola çıkmış Taha maçkadaymış ordan çıkmış tüm offrodcılar yoldaymış. Kamil hocam coşandereden yukarı çıkamayınca metin abi gelmekten vazgeçmişti.  Bizi almaya gelen jipde yoldan çıkmış onu kurtarmışlar falan derken Emir sözeni aradım biz inimizdeyiz rahatız ekibi topla dön ricasında bulunup Sabah tekrar telefonlaşmak üzere ayrıldık. Sabah kahvaltı yapıp yapmama arasında bir durumda evi terk ettik kar kalınlığı boyumuzca idi.en az 1.80 ve yukarısı.Gömülmüştük kara yapacak bir şey yok yardım almak zorundaydık. Bir saattir yoldaydık ve  400 metre rampa aşağı inememiştik Çünkü ne ayaklar haraket ediyor nede kollar bittik ....Mustafa Başkanı aradım sağolsun ilgilendi. Sonradan öğrendimki köyün yarısı masur kalmış o gün çoban keçileri ile masur biz yollar kapalı olduğu için masur. Ekip çığ parkuru olmayan bir çam ağacının altında mola verdi ateş yaktı beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Halbuki 1 yıl önce aynı yerde arama kurtarma ve dere geçişi eğitimi vermiştik keşke 2 mt kar yağarsa nasıl kurtulunur eğitimide verseydik. Ama şunu anladım ki Tur kayağı şart.... Birazdan belden kırma özel idare kepcesi  göründü yolu aça aça geliyor hiç aklıma kepçe görünce sevineceğim gelmezdi buda oldu ya ölürsemde gam yemem. Kepçe yolu açınca rahaça inibilileceğimizi düşünerek kepçe ile inmeyip fotoğraf çekerek sumelaya kadar indik. Trofun jipi bizi bekliyordu. Emir kardeşimizi Değirmendere deki ofisinde ziyaret edip inlerimize doğru yola çıktık. Durum Bu..!

*Aşırı kar yağışı varsa tur kayağı almayı

*Expedisyona giderken eğitim almamışları almamayı

*Dağevi yaparken çatıya kapı koymamayı

*Eğer yeteri kadar desteğiniz yoksa kış faaliyetlerinde daha dikkatli olun

*Donmayan gps edinin