BİR BAŞKANA OY VERME GEREKÇELERİM..!  GENC ŞİKECİLER RAHATSIZ..!

Efendim, döndük sahalara.

Siyasetin ve ekonominin yükselen tansiyonu bedensel olarak de bize misafir olunca, 22/12 ile yattık hastaneye.

Tansiyon demek büyük bir olasılıkla böbrek demek. Böbrekteki hasar, tansiyon demek.

O nedenle, tavsiyem o ki hiç ama hiç üşenmeyin ve Allah’ın hepimize emanet ettiği bedenimize ihanet etmeden belli aralıklarla sağlık kontrollerinizi yapın.

Yoksa güya her konuya hassa, her konuda yol gösteren benim gibi düşersiniz yatağa.

İyi ki KTÜ’de böbrek hastalıkları ile ilgili (Buna Nefroloji deriyor) kaliteli bir servis var. Başındaki hocası Prof Dr Şükrü Ulusoy Türkiye’de parmakla gösteriliyor. Prof Dr Kübra Kaynar da ve elbette ekibi.

İfade ettiğimizi gibi Allah’ın bize emanet ettiği bedenimize ihanet ederek bakmayalım.

BAŞKAN VE AYI BENZETMESİ

Tabi hastanede yataklı tedavi demek hastane muhabbetleri de beraberinde getiriyor.

Hastalar ve yakınları birkaç günlüğüne de olsa dost oluyor,dertleşiyorsunuz.

Eeee bizim de gazeteci olduğumuz anlaşılınca Ak Parti’nin de adayları Trabzon özelinde belli olunca mevzu bu yöne kaydı.

Bir belediye başkanı nasıl olmalı.

Araklı’nın yüksek köylerinden bir amca, adı Yunus Erdoğan

Belli ki doğayı iyi biliyor. Gözlemi de aynı.

Çok ilginç bir tahlil yaptı.

Dedi ki, “Bir Belediye başkanı ayu gibi olmalı ayu…”

Tercüme edelim, Ayı gibi olmalı.

Hayda.

Niye ki?

Amcamız Ayu tespitini şöyle açtı.

Ayu evladına gözü gibi bakar, severken sanki sen dövüyormuş gibi görürsün, anlarsın.”

Mesel bu ince ayrıntı da.

Amcaya göre, Belediye başkanı şehrini dövermiş gibi sevecek.

Yani, ranta teslim olmayacak.

Her şeye rağmen halkın önce zararınaymış gibi gözüken radikal kararları almasını bilecek.

Amcanın bu tespitinden sonra taburcu oldum belgesellere dadandım. Bir ayı gerçekten evladını dövermiş gibi seviyormuş.

Aynen öyle.

Tavsiyem o ki bütün belediye başkan adayları bir ayının evladını severkenki anını görüntüsünü yüzlerce kez izlesinler…

BELEDİYE BAŞKANIN MALLARI ÇAKMA OLMAYACAK

Ve gelelim en önemli mevzuya bir başkana oy verirken kriterimiz ne olacak?

Bunu da Giresun’dan hastaneye acil gelen yaşlı bir ninemizin oğlu anlattı.

Müthişti.

“Ben belediye başkanını tüccar gibi görürüm, önce hangi mahalleye dükkan açtığına bakarım. Sonra hangi sokakta o dükkanı tutmuş o da kriterimdir. Sonra vitrinine bakarım. Vitrinini nasıl dizayn etmiş? Vitrin önemli ki içeri gireyim. Sonra vitrindeki malların kalitesine bakarım. Fason mu? Çakma mı? Gerçek marka mı? Sonra da içeriri girer müşteri memnuniyetini ölçerim…”

Bu da bir ilginç kriter.


MUSTAFA BALBAY’IN GENÇ ŞİKECİLERİ..

Valla, Genç Şikeciler rahatsız.

Tıpkı bir dönem Genç Subayların rahatsızlığı(!)  gibi.

Mustafa Balbay bu memlekette haksızlığa uğradığına inandığımız biri. Haklı mücadelesine ses verdik manevi destek de.

Ama o gitti, emek hırsızı Fenerbahçe’nin şike ile gasp ettiği kupanın hakkına teslimini değil de kumpastan mumpastan bahsetmeye başladı.

Eeeyyyy gibi Balbay yoksa genç şikeciler mi rahatsız..!

Fener’in rezilliğine deriniş gibi bir sıfatı yakıştırmış.

Asıl direniş bizimkisi Balbay bizimkisi..

Genç Şikeciler! Rahatsızsa, bize ne..?

İnandırıcılığını kaybettin Balbay kaybettin…

Yuuhhhh sana…