Farkında mısınız bilmiyorum ama artık Trabzon’da biri vakıf olmak üzere iki tane üniversite var. Üniversitelerin şehre olan maddi katkısı düşünüldüğünde ise bu ciddi bir finans sirkülâsyonu demektir. Bu konu ince bir şekilde ele alındığında ise o şehrin şoför esnafından bakkal Sabri’ye kadar herkes bu pastadan payını alır. Ama tabiri yerindeyse ve artık her ne hikmetse bizim milletimiz kaz gelecek yerden tavuğu esirgediler hep. E bunu gören kaz yavrusu ne yaptı? İlgiyi kimden görmüşse ondan yaptı alışverişini, hukukunu doğal olarak.

Küçük esnafın derdini kim keser dedik, bir üniversite daha açtık. Hem de, Trabzon’un diğer ilçelerine nazaran daha küçük olan Yomra’da. Kalkınır gelişir dedik ama Yomra Üniversite konusunda sınıfta kaldı. Aynı hamam aynı taş yani... Geçtiğimiz günlerde Avrasya Üniversitesi’nin Pelitli kampüsünden, Yomra kampüsüne gitmek için tam 45 dakika dolmuş bekledim ve belki gelir diyerek birkaç kilometrelik mesafe olan Trabzon Dünya Ticaret Merkezi’ne kadar geldim. Ama yok dolmuşlar yine almıyor ve ben halen yürüyorum tabi… Arada bir belediye otobüsü geçiyor ama o da BOD’na denk gelmiyor. Neyse, durağa birkaç adım kala durdum bir kez daha bilmem kaçıncı dolmuşa el uzattım ve o da beni almayıp ilerdeki dört öğrenciyi aldı. Araca yetiştim ve bindim. Hemen sordum kaptanına; beni neden on metre geriden almadınız? Cevap yok tabi… Dolmuşun içi tıklım tıklım göz gözü görmüyor derken bir amcam uzattı kafasını ve kalabalıktan dedi ki; “üç dene adam daha çok para ediy uşağum seslema” bunun üzerine kaptanda yine ses yok tabi… Kavşağa geldiğimde gerçeği anladım ki; orada daha çok insan var ve geride ki tek yolcuyla vakit kaybetmek istemiyorlar. Onlar ne kadar adam alabileceklerini düşünüyorlar. Yani bir diğer ifadeyle her öğrenciyi 1.50TL olarak görüyorlar. Öyle ki dolmuşlarda insan olarak ta bir değerimiz yok. Ayakta binip şikâyet edersen de cevap hazır:

-Zorladık mı kardeşim binmeseydin!

E iyi de şoför amca, bu arabayı yapan mühendis adam bu arabaya belli bir taşıma kapasitesi koymuş ve ona göre de koltuk dizayn etmiş. Ama bizim burada öyle mi? Tabii ki hayır, bir kişi ineceği zaman 4 kişi iniyor sonra inecek olan iniyor, en sonunda hurra bir daha araca... Hele ayakta da bir altı kişi olsa etti on kişi. Yani demem o ki dolmuş içinde dolmuş gidiyoruz çoğu zaman. Hani insana saygı? Bunu bazen belediyeler de yapmıyor değil. Ama dolmuşlar, duraksız yolcu alabiliyor olmalarına rağmen, yolcuyu yolda bırakıyor, mağdur ediyor ve çıkar esnaflığı yapıyorlar.

Yomra’da kocaman bir üniversite açılsın ve çevre halkı da bunun kıymetini bilmesin, olacak şey değil. Akçaabat’ta bir MYO açılacağı söylentisi çıktı diye her evin bodrum katı cafe, adım başı çay evi, köşeler dürümcü oldu. Ama gel gelelim ki Yomra da taş üstüne taş konulmadı.

Şimdi bir düşünün ya bu üniversite Akçaabat’ta kurulsaydı?

Kendine yontan insanlar oldukça, biz ne memleket adına kalkınabilir ne de vatan adına bir şeyler yapabilmiş oluruz. Kentimizi seviyor ve kalkındırmak istiyorsak, bu hep birlikte ve el ele olacak bir durumdur. Kimseyi ne dışarıda ne de yol da koyarak değil… Her neyse.


- Bir öğrenci uzatır mısın abi?