Galatasaray karşısında ki Trabzon maçın ilk dakikalarında ürkekti.

Ne de olsa rakip Galatasaray’dı temkinli oynamaya çalışırken savunmada iyi yerleşemedi, hücum da yetersiz kaldı ancak bu olumsuz görüntü fazla sürmedi.

Roller değişti.

Tabiri caizse sazı Galatasaray’dan aldı eline. Rakibine oranla top daha fazla sahip oldu.

Sürekli hücumu düşündü. Önde çoğaldı. Top kayıplarında geriye süratli dönebildi.

Pres yaptı.

Organize ataklar geliştirdi.

Kısacası futbol adına ne gerekiyorsa yaptı.

Sanırım bunun adınada FUTBOL RESİTALİ sundular diyebiliriz.

Bordo Mavililerin diğer maçlarda ki gibi 1-2 orkestra şefi  yoktu adeta her oyuncu görevini yaparak birer orkestra şefler idi.

Bunun sonucunda da Hakem Mustafa İlker Coşkun’a rağmen 991 gün sonra İstanbul’da galibiyet ile tanıştılar.

Şehri ve  taraftarlarını sevince boğdular.

Trabzonspor’un verilmeyen penaltısı , kırmızı kartı görmemek de sözün değil aklın dimağın durduğu yerdir.

Bu ilk midir. 

Hayır son da olmayacaktır. Bu düzen böyle istiyor. Bu çark kırılır mı, kırılık Cumartesi akşamı olduğu gibi.

Daha önceleri de verilmeyen kartlar, goller, penaltılar vardı ama Trabzonspor verilmeyen golün ardından 2.golü 3.golü atıp bu çarkı kırabiliyordu.

İşte Trabzonspor Galatasaray karşısında bunun örneğini verdi.

Son sözüm Galatasaray maçında yaşananları önemsiyor yaşatanları alkışlıyorum.

Ancak zafer sarhoşu olmamak şartıyla.

Ersun Yanal’a bende hoş geldin derken.

Sihirli değnekli hoca benzetmesine de bir anlam veremiyorum.

Evet ben de bir teknik adamın bir takım üzerinde katkısının %60 %70 olduğuna inananlardanım.

Madalyonun bir yüzü bu, diğer yüzü ise 1 hafta önce takımın başına gelen Ersun Yanal’ın başına adeta dahi methiyesi düzülmesini yanlış buluyorum.

Ersun Hoca 1 haftada takımın olmayan kondisyonunu verdiğ takımın olmayan tekniğini taktiğini düzenledi.

Öylemi diyorsunuz.

Bundan sonra esaret altından kurtulup, Becerilerini sergileyen çocuklara haksızlık olmuyor mu ?

Evet Hoca’nın katkısı vardı ama.

Bu kadar da abartılı değildir.

Dereyi görmeden paçaları sıvamamak lazım.