Sosyal Medya…
Bu iki kelime; gelişen teknolojiyle beraber ceplerimize kadar girdi.

Aslında cebimize girdi değil, elimize yapıştı adeta.

Sonrada faturalar kavurmakta…

İnsanlar sosyal medyayı keşfedince artık ruh ikizini sokakta aramaktan vazgeçti…

Bıraktı;
Mektubu, mesajı, buluşmayı…

Sarıldı; leptoba,
Telefonun akıllısına, tevekkeline, tablete…


Yıllarca mahallede, sokakta arayıp bulamadığını bir tıkla internette bulabilmektedir.

Öyle çok da yorulmadan, abisinden dayak yemeden,
annesinden laf işitmeden derhal oluveriyor her şey gönülden!

Siz bu işleri benden de iyi bilirsiniz ya ama ben de hatırlatayım;

Beğendiğin kişiye bir dürtme yolluyorsun,
Karşıdan da bir dürtü geldiğinde ilişkiler derhal o gece gündüze erişmeden aşk alevlendi demektir,
Artık değme keyfine…
Ha ha ha !
Benim de artık bir sevgilim var!

Klavyeyle büyüyen aşk yeşeriyor, icabında monitör ekranında bir yuvanın temeli atılıyor…

Harbinden ne zormuş eski aşklar(!)


Leyla olmak, mecnun olmak, ne zormuş.
Hele bir kazmayla dağları delen Ferhat olmak…

Bu teknoloji gerçekten harika ya!

Dürt tuşuna bas hepsi bu kadar…
Bu kadarını kör ebeniz bile yapar yani.

Ama yine de uyaralım!
Toz pembe görünen bu medya,
kontrolsüz kullanıldığında acımaz yakar valla.
Yıkar yuvanızı.


Ama olsun, internetin kökü kurumadı ya; durmak yok yola devam.
Yani giden ağam gelen paşam…


Ha bu arada her işte olduğu gibi bu işlerde de kazalar olur.
Sosyal medyayla sosyal olayım derken,

Bir anda asosyal olanlar da var…
En büyük tehlikelerden biri de bu!

Mesela alt komşusu Emine’nin yoğun bakımda olduğunu önemsemeyen amcayı,
Hayatında görmediği Emily isimli kız arkadaşının grip olması derinden üzer…

Bu kendini internet hızında kaybetmiş kişiler;

Normal hayatta iltifat bulamayanlar,
Sayfasında bolca beğeni bekler….

Ayrıca, canı yansa da çevresiyle asla bunu paylaşmayanlar
derhal yazar internete,
acılarını dindirecek dostlarına mesajlar uçururlar…

O sanal alemin sadık dostlarından kendisine mutluluk getirecek teselliler bekler(!)

İki çift sohbet kadar
Mesaj kutusunun da dolu olmasını ister…

İster, ama internetin faydalarından ziyade eksantrik mevzulara dalan bu kimseler

Hayatın güzelliklerini çok fena ıskalarlar.

Ve sonra gün gelir, o sanal dostlar değil,
hastane odasına,
hatta Allah korusun cenaze namazına yıllarca ihmal edilen,
görmezden gelinen gerçek hayatın hakiki dostları geli
r…

Bizden hatırlatması…