Bazı takımlar için avantaj olarak görünen gelişmeler bir çoğu için zamam zaman dezavantaj olabilir. Dün akşam Bursaspor karşısında Trabzonspor'a olduğu gibi. Maçın hemen başında iki farkla öne geçmesi avantaj gibi görünse de bu tür maçlar önde olan takımlar için bitmek bilmez. Zaman geçmez, bu geçmeyen zaman bilinç altınıza “kazandığınız” iç güdüsel düşünceyi yerleştirir, sonucunda da refleksleriniz zayıflar, konsantrasyonunuz düşer, direnciniz azalır, öz güveniniz ön plana çıkar çok hata yaparsınız. Bu da yetmez; yediğiniz bir gol sonrasında maç sizin için bitmiştir zaten. Yeniden konsantre olmanız, oyuna tutunmanız, mücadele edip sonuca gitmeniz zorlaşır. Bir de karşınızda oyunu bırakmayan, kendisi gibi arkadaşlarını da oyunun içinde tutan Sercan gibi bir oyuncu varsa sonuç hüsrandır.

Bunu ancak düşünce bütünlüğünü sağlayıp takım olduğunuz zaman aşarsınız ki Trabzonspor'un öyle bir şansı yok. Ne düşünce birlikteliği sağlanabilmiş, ne de takım olunabilmiş.

Mustafa Yumlu'nun olmaması nedeniyle savunma güvenliğini Mbia ile sağlamaya çalışan Sadi Tekelioğlu, orta alanı teslim ettiği Aytaç ve Okay ile bu alanı savunmaya çalışırken son anda oynayan Marin'in takım savunmasından uzak kalması, Erkan'ın sol çizgiyi parsellemesi, Mehmet'in de maç boyunca Faty'nin markajından kurtulamaması bordo-mavililer adına yaşanan ayrı olumsuzluklardı. Maç 2-2'ye geldiğinde kazanım elde etmek için yapılan hamlelerde kaybetme nedenlerinden biri oldu. Örnek olarak; taraftarının itici gücüyle oyunda kalan Bursaspor'un kullandığı serbest vuruşlarda takım savunmasına katkı sağlayan Cardozo'nun çıkmasıyla bu alandaki üstünlüğü ele geçiren ev sahibi ekip iki stoperiyle sonucu belirledi.

Sonuç olarak Trabzonspor'da kazanılmaya çalışılması adına kadro içinde tutulmaya çalışılan futbolcularla, vakit geçirirken takım ve kulüp adına kayıpların gözden geçirilmesi gerekiyor sanırım. Çünkü bu ihale biraz ağır olacak gibi.

Benden uyarması.