Şu anda Trabzon’da en büyük rant, Akyazı’da. Trabzonspor çok akıllı bir pazarlama yöntemi ile geleceğini Akyazı üzerinden kurtarabilir. 

Nasıl İstanbul için; dağı taşı altın deniyor.

Akyazı da Trabzon için öyle.

Geçenlerde, son genel kurulda İHO’nun yönetiminde yer alan Osman Necip Sevinç’le sohbet ediyorduk. Söz döndü dolaştı Akyazı üzerinden gelir elde edilebilecek ilginç projelere geldi.

Sevinç’in son derece ilgi çekici bir projesi var. Eğer, seçimi kazansaymışlar, bu projeyi hayata geçireceklermiş. Ben de, “Abi” dedim, sonuçta projeni kendine saklı tutma, söyle, mevcut yönetim de belki ilgi duyar.

Sevinç, ilginç projesini açıkladı.

Dedi ki,” Akyazı stadına gidecek bazı yollar özel parkeler ile döşenir. Her parkeye isteyen taraftar ücreti mukabilinde adını yazdırır. Taksitle de satılır. Düşünün, taraftar stada gidiyor kendi adının yazılı olduğu bulvarda yürüyerek tribüne giriyor. 5 bin tane parkeyi taksitle 5 bin liraya satsan, taş attın kolun mu yoruldu.?.”

Peki bunun dünya kulüplerinde örneği var mı? Belli ölçülerde Barcelona’da var. Barca’nın stadının bir bölümü  koltuğa ad yazma yöntemi ile satılmış durumda.

Parkelere ad yazdırma.

İlginç ve hoş.

İşte bu nedenle Akyazı’nın taşı toprağı altın. Yeter ki uçuk ve ilginç fikirlere gelişebilsin.

XxX

Belediye meclisi ve devamsızlık..!

Pek medyaya yansımadı ama bizim kulağımıza geldi. 

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı, Ak Parti meclis grubunda devamsızlığı alışkanlık haline getiren meclis üyelerinden ciddi şekilde rahatsız. 

Bunu il başkanına da iletti. 

İl Başkanı da devamsızlığı olan meclis üyelerinin varlığını kabul etti. O nedenle, artık zaman zaman meclis toplantılarını takip edeceğini söyledi. Sert uyarı da yapacağını özellikle hatırlattı.

Şimdi, büyükşehir meclisindeki devamsızlığı iki türlü yorulmayabiliriz.

Birincisi, meclis üyeleri seçilinceye kadar aktif oldular bundan sonrasına gerek yok diyerek yan gelip yatıyorlar. 

Milletin oyunu al, listeye girmek için olmadık lobiler yap, seçil yat aşağı. Böyle olmaz.

İkinci sebebe gelince, meclis üyeleri şöyle düşünüyor olabilir. Bizim tahmin ettiğimiz gibi yetkimiz yok. Komisyonlara kararlar alınmış geliyor bize de imza kalıyor o zaman da toplantıya niye gelelim? 

Böyle düşünenlerin haklı olduğu bir gerekçe son Cidde turizm fuarı ile ilgili, fuara katılacak Belediye ekibinin belirlenmesinde yaşandı.  Ak Parti meclis grubundaki devamsızlığın nedeni bana ikinci şıkkı daha geçer hale getiriyor.

Peki, bu tartışma neydi?

Zamanla bunu da yazacağız, daha sağlam verilere ihtiyacım var.

XxX

Bahçeli, hangi mahkemeyi işaretledi..!

Devlet Bey, parti içi muhalefeti, tarafsızlığı tartışılan mahkemelere gidin diyor.

İşte zurnanın zırt dediği yer.

Yıl 2012.

Koray Aydın genel başkanlığı aday. İstanbul’da 6 kişi il başkanlığı için yarışıyor. Seçimi Bahçeli’nin destekledi başkan 6 oyla kazanıyor. 115 kişi Koray Bey’in desteklediği listeden, listeleri delerek kurultay delegesi oluyor. Bu oyların en az 100’ünü Koray Bey banko aldığında genel başkan olacak. 

Bahçeli’nin genel merkezi, 115 kişinin kurultay delegeline itiraz ediyor. İlçe seçim kurulu itirazı ret ediyor. İl seçim kurulu kabul ediyor. Mesele YSK’ya gidiyor. O da ret kararı vererek, seçimi 6 oyla kazanan il başkanının 145 kişilik kurultay delegesi, delege oluyor.

Ve Bahçeli, bize göre biraz da siyasi iktidarın(AK Parti’nin) lobisi ile İstanbul delegelerini kazanarak, genel başkanlık yarışında Koray Aydın’ı geride bırakıyor.

Şimdi aynı Bahçeli, partide değişim isteyenleri mahkemeye gidin diyor.

Hangi mahkemeye.?

Bahçeli’nin genel başkan olduğu MHP, Ak Parti’nin işine gelmez mi?

O mahkeme de bu çarkın tersine dönmesini ister mi?

Valla ben somut yaşanmışlıklarla şeytanın avukatlığını yaptım.

Taktir sizin.

XxX

Bu faizi devlete haram edebilir miyim?

Aslında bu köşemi, kendime ait meselelerle işgal etmek istemiyorum ama bu istisna.

***
Özellikle şu sıralar Diyanet’in fetva birimine sorulan sorular ve cevaplar gündem oluyor ya, benim bir soru sorasım geliyor. Sormadan önce de sizinle paylaşayım istedim.

***
Mesele şu

Şike süreci esnasında Aziz Yıldırım yayın yolu ile kendisine hareket ettiğim gerekçesi ile  bana hem kamu hem de tazminat davası açtı. Her ikisinde de yüklü maddi cezaya çarpıtıldık.
***
İstanbul mahkemeleri davayı öyle süratle bitirdi ki üç ayda işlemi tamamladı. Üstelik bir tebligatı da yapmadı. Bunun üzerine Anayasa mahkemesine başvurdum, yüksek mahkeme 1,5 yıl oldu, hala dosyamı görüşemedi.
***
Neyse bizim hukuk mücadelemiz yüce mahkeme kulvarında devam ederken geçenlerde maliyeden bir tebligat geldi. 36 lira ödemem gereken sorumluluğum var diye.
***
Avukatımıza gösterdik, bu ne?  Dedi ki, Aziz Yıldırımla olan mahkemenin tebligatlar masrafı.
***
Yahu bana doğru dürüst tebligat yapılmadı ama neyse mecburen ödeyeceğiz 36 lirayı. Postacının tebligatından hemen sonra ertesi gün Hızırbey Vergi dairesine gittik. Evrakı uzattık, 36 lira ile birlikte 5 lira 25 kuruş faiz aldılar.
***
Niye bu faiz dedim. Geciktin dediler. Ya nasıl geciktim, tebligattan hemen bir gün sonra geldim. Cevap geldi, biz sana geç gönderdik.

Eeee, benim suçum ne?

Niye geç gönderdin?

Arkadaşların işi yoğun olabilir, pul olmayabilir, böyle oluyor.

Kuzu kuzu 5 lira 25 kuruşluk faizi ödedik.

Devlet, Aziz Yıldırım üzerinden benden 5 lira 25 kuruş faiz aldı.

Paranın miktarı önemli değil önemli olan işlemesi gereken sürecin işlememesi. Devletin kuluyuz ya. Devlet insan için değil insan devlet için ya.

Şimdi soruyorum, Devletin Aziz Yıldırım üzerinden benden aldığı 5 lira 25 kuruş faizi devlete haram edebilir miyim..?