Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 33 ay sonra kurucusu olduğu AK Parti'ye geri döndü.

Bu dönüş 21 Mayıs’ta yapılacak olağanüstü kongrede Sayın Cumhurbaşkanımızın Ak Parti Genel Başkanlığına seçilmesiyle tamamlanmış olacaktır.

Bu karar hem ülkemiz için hem de Ak parti için büyük önem taşımaktadır.

Ben bu süreci Ak Parti açısından değerlendirmek istiyorum. Kurulduğu günden itibaren girdiği her seçimde başarılı olan bir partidir, Ak Parti.

Tabi bu başarıda en büyük paya sahip olan da şüphesiz Sayın Cumhurbaşkanımızdır.

Zaten Ak parti ile özdeşleşmiş en önemli isim de Sayın Erdoğan’dır. Elbette partinin kuruluşunda yer alan birçok isim vardı.

Bunlardan bazıları siyasete ara verdi ya da bıraktı, bazıları Ak Parti çizgisinden ayrıldığı için Ak Partiyle ilişiği kesildi; bazıları “kerameti” kendinden sandı, Ak Partiye karşı cephe alıp yeni bir parti de kurdu ama umduğunun bulamadı.  Bazıları da kendini gizleyerek belirli bir zamana kadar Ak Parti içinde kalabildi.

Ama gerçek anlamda ve özde Ak Partili olan hiç kimse Ak Partinin karşısında bir oluşumda yer almaz.

Eğer yer almışsa o kişi Ak Partili değildir; menfaati bitene kadar Ak Partide siyaset yapmıştır.

Tabi böyle firelerin yanında İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu gibi Ak Partiye sonradan gelip kendini ispat eden, büyük başarılar sergileyenler de olmuştur.

Bu yüzden “toptancı” bir yaklaşım oldukça yanlıştır. Örneğin Ak Parti içinde siyaset yapan herkes aynıdır, demek yanlış olur.

Çünkü nasıl ki iki kardeş bile birbiriyle aynı değilse aynı amaç için bir araya gelmiş insanlarda aynı olamaz.

İşini iyi yapanlar olduğu gibi yanlış yapanlar da olabilir. Ama zamanla aynı düşüncedeki insanlar bir arada kalır.

Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanımızın Ak Partiye dönüşü aynı zamanda Ak Partinin de öze dönüşü olacaktır.

Ben bu olayı; bir teknik direktörün takımını tribünde izlemesine benzetiyorum. Daha geniş bir açıdan görür sahada oynayanları.

Performanslarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını daha net gözlemler. Başlarında olmadan takımın ruhuna uygun davranılıp davranılmadığını belirler.

Bu ayrılıkla Sayın Cumhurbaşkanımız kurduğu partiyi dışardan gözlemlemiştir. Yapılan doğruları ve eksikleri daha iyi belirlemiştir.

İşte bunların farkında olarak Ak Partiye dönmesi büyük bir değişim olacağını gösteriyor.

Zaten basına sızan bilgilerde de 2017 AK Parti teşkilatları ve belediyelerinde değişim ve düzenleme yılı, 2018 icraat yılı ve sonrasında da seçim olacağı planlanmaktadır.

İşte böyle olursa Ak Parti alışık olduğumuz güçlü bir şekilde yoluna ve ülkeye hizmete devam eder.

Yazıma son verirken Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Ak Partini özüne döneceğine, yanlış yapan varsa hesabının sorulacağına, Milletimizle var olan bağını daha da güçlendirip ülkemizi bölgesinde ve dünyada söz sahibi edeceğine inancım tamdır.  

Selam ve dua ile.