Ülkemizde eğitim sistemi uzun yıllardan beri daha verimli daha başarılı nesiller yetiştirebilmek adına sürekli değişir ama beklenen ve istenen sonuçlar tam anlamıyla elde edilemediği görülebiliyor. Materyalist bir temelle, ısrarla tek yönlü olarak sürdürülen bu eğitim sistemi maalesef çocuklarımızın acımasız bir yarışa sürüklenip en verimli yıllarını bir meslek sahibi olabilmek adına harcamasına yol açıyor.

Bilimin gerçek temellere dayandırılması esas alındığında eğitimin daha başarılı olabilmesi için gerekli bazı noktalara dikkat çekilmelidir. Günümüzde eğitim neredeyse bilimle özdeşleştirilmekte bilimse tamamen teknolojiye bağımlı hale gelmiştir. Bireyi yalnızca bilim ve teknoloji açısından bilgilendiren eğitim eksiktir, ona toplumdaki yerini hatırlatmak, ruhu incelten estetik kaygıları, hayata anlam katan insani değerleri öğretmek
de gereklidir.

Eğitimdeki asıl başarı bilim ve sanatın işbirliğinde aranmalıdır. Bu işbirliği olabildiğince gelişmiş ve bireyi kuşatıcı bir konumda gerçekleştirilmelidir.

Her şeyde olduğu gibi eğitimde de denge önemlidir. İnsan; aklı ve duyguları ile öznelliği ve nesnelliği ile gerçekliği ve hayal dünyası ile bir bütündür. Dolayısıyla insanın eğitiminde de bu bütünlüğün korunması ve geliştirilmesi gerekir. Bu sebeple sanat eğitimi diğer bilimsel disiplinlerle desteklenmeli, başka alanlardan beslenmelidir. Sanatçı bilime, siyasete, teknolojiye aşina olmalı ve işbirliği yapmalıdır. Bu sayede hayatla bütünleşen, onu kolaylaştıran sadeleştiren tasarımlar yapabilir.

Sanatla meşgul olmak, bilimle uğraşan kişiler için soluklanma payları olarak düşünülebilir. Büyük insanların bir sanat faaliyeti ile meşgul olmaları veya ondan haz duymaları da bu hususu destekleyen önemli noktalardandır.

Çoğu kimse o yönleriyle tanımasa da tarihte meşhur bilim adamları bir yönden önemli sanat insanları olmuşlardır. İbni Sina ve Farabi onlardan birkaçıdır. Batıda Leonardo da Vinci ise temelde sanatçı kişiliği ile öne çıkmasa da aynı zamanda bilim alanında önemli çalışmalarda bulunmuştur.

Bilimle uğraşan, eğitim alan veya meslek sahibi olan herkesin aynı zamanda bir sanat dalıyla uğraşması kişinin aklen ve ruhen dengeli bir birey olmasını sağlayacaktır.

Kişiye bir rahatlık ve huzur sağlamaktan öte farklı kazanımlar elde etmesine yol açan sanat eğitimi, estetik kişiliğin gelişmesini sağlar. Bu sebeple her yaşta birey için sanat eğitimi almak gereklidir. Bu sayede bireyin kişisel yetenek ve yaratıcı potansiyellerini eğitmek ve aynı zamanda da estetik düşünme bilinicini de belli bir sisteme kavuşturmak mümkün olacaktır.

İnsanlar ve toplumlar sürekli değişse de, temelde var olan en önemli yapı taşları hep aynı kalır. Seven değişir sevgi değişmez, düşman değişir savaş değişmez, inanılan değişir inanç değişmez, eser değişir sanat değişmez. Bu olgular birbiriyle mutlak bir etkileşim içinde her toplumda vardır.

Bilim ve sanatta amacın yaşama hizmet ve yeniyi keşif gibi önemli temellere dayandığı söylenebilir. Ancak, teknolojik gelişmelerin öne çıktığı günümüz dünyasında sanat da bilim de teknolojiye hizmet ediyor. Teknoloji üretmeye, özellikle de savaş ve silah teknolojisi üretmeye hizmet eden bir araç haline gelen bilim ile metal grileri parlatarak, beton grileri yumuşatarak modern dünyaya estetik kılıflar uydurmaya hizmet eden sanatın amacını da yeniden sorgulayabiliriz.

Teknolojinin ise, kime veya neye hizmet ettiğini tekrar düşünebiliriz. Hayatla, doğayla bütünleşmiş bir teknoloji her toplumda vardır ve ona sahip olan toplumu, diğer toplumların yanında güçlü kılar. Fakat hayatı bir savaş, tabiatı da hakim olunacak bir düşman olarak algılayan bir zihniyetle üretilen ve bir araç olması gereken teknoloji, hayat için kullanılır olmaktan çıktı; neredeyse hayat teknoloji için yaşanır oldu.

Teknolojinin hızı, rahatlığı, hayatı kolaylaştırması, problemlerin çözümüne katkısı ile teknoloji ile bilim bir anlamda giderek birleşti. Teknolojiyi üreten, yönlendiren, denetleyen ise sadece insan aklı. Tek bir mantık olduğunu sanma gafletindeki, erdemi olmayan, hayatı olmayan, canı olmayan, ham bilgiyi bilim kabul eden buyurgan, kıskanç yeri geldiğinde zalim bir akıl.

Çağımızın olumsuzluklarını aşmak, yarınlara daha umutla bakabilmek için bilim bir değer sistemiyle kuşatılmalı ve bir estetik kaygıyla bütünleşmelidir. Eğitimde bu üç unsurun dengesinin en mükemmel kurulması sonucu parlak başarıları getirecektir.