Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellal iken Kaf Dağı’nda bir ülke varmış. Bu ülkenin yaşlı mı yaşlı bir de kralı varmış. Bu kralın hiç çocuğu olmadığı gibi birinci dereceden hiç akrabası da yokmuş.

Kaf Dağı Ülkesi’nin insanları çok mutlu huzurlu bir şekilde yaşarmış. Bu krallıkta yaşayan herkesin bir de mesleği varmış. Gün gelmiş ve nüfus hızla artmış ve işsiz sayısında gözle görülür bir artış meydana gelmiş.

Kral günlerce, aylarca, yıllarca düşünmüş lakin halkının arasındaki meslek sahibi olamayan insanlarla ilgili bir çözüm bulamamış.

Günlerden bir gün, pîr-i fani, seyyah bir yolcuyla karşılaşmış ve derdini ona açmış. Çok ülkeler gezmiş olan seyyah, gördüğü ülkeleri Krala anlatmış ve yoluna devam etmiş.

Yıllarca ülkeyi krallıkla yöneten Kral, krallığı kendisinden sonra devredecek kimsesi olmadığından ve artık ömrünün sonuna geldiğinden seyyahtan aldığı bilgiler doğrultusunda ülkedeki yönetim biçimini değiştirip demokrasiye ve parlamentolu bir yönetime geçmek istediğini tebaasına açıklamış.

Kral hemen, ülkedeki meslek sahibi olmayan işsizlerin sayısını çıkartmış ve o sayı kadar milletvekili olmasına karar vermiş.

Halk, demokrasiye geçildiği için çok mutlu olmuş. Seçecekleri vekil sayesinde kendi sesleri ve fikirleri Krallığın meclisinde dile geleceği için mutlu olan asıllar, vekillerini seçmek için kıyasıya bir rekabet içine girmişler.

Kral, artık yeni meslek sahibi olacak olan vekillere de yeni bir görev vermiş:

"Bundan berü, halkın vekili olanlar her gün et yemeği yiyecek ve halkımın düğünlerine iştirak ederek büyükçe bir altın takacaktır."

Bir gün Kral ölmüş ve halk bu duruma çok sevinmiş. Bundan sonra yönetimde kendi seçtikleri kişiler olacak olduğu için kırk gün kırk gece bayram havasında eğlenmişler.

Gün gelmiş, seçim yapılmış ve meslek sahibi olamayanlar, yeni mesleklerine alışmak için egzersizlere başlamışlar.

Ömürlerinde et görmeyen yeni meslek sahipleri, bütün öğünlerde et yemeği yiyerek iyice semirmişler. Yanakları kızarmış, göbekleri büyümüş olan yeni meslek sahipleri asıllarının düğünlerine katılmaktan da geri kalmamışlar. Her gittikleri düğünde bolca altın takmayı adet haline getirmişler.

Fakat, ülkedeki ekonomik durum sıkıntılı bir sürece girince yeni meslek sahipleri aldıkları maaşla geçinemez hale gelmiş ve ek işler yapmaya başlamışlar.

Krallığın farklı kademelerinde çalışanların maaşlarına her yıl yapılan zam, o yıl yapılmamış hatta maaşlarda kesintiye bile gidilmiş.

Sıkı bir tasarruf dönemine girilen krallıkta yeni meslek sahiplerinin misafirleri, gelen-gidenleri artınca geçinemez olmuşlar. Düşünmüş, taşınmışlar ve kendi maaşlarına zam yapmaya karar vermişler.

Halk sesinin kendi meclisinde yeterince çıkmadığını görünce bu duruma isyan edip Krallığı ele geçirmek istemiş lakin açlıktan gücü kuvveti kalmadığı için yeni meslek sahiplerine mağlup olmuşlar.

Yeni meslek sahipleri kazandıkları bu zafer sonrasında kırk gün kırk gece eğlence düzenlemişler.

Halk, eskiden bir kişiyi beslemek durumunda kalırken yeni sistemde bir sürü insana bakmanın sorumluluğu altında yaşamına ezile ezile devam etmiş.

Haa, bir de gökten üç elma düşmüş: biri yeni meslek sahiplerine, diğeri daha sonra yeni meslek sahibi olacak olanlara bir diğeri de yeni meslek sahiplerinin bütün akraba-i taallukatına denk gelmiş.