61SAAT HABER SERVİSİ - ZEYNEP ALTUN -
1. Sanat Günleri ile 9. Sanat Günleri arasında nasıl bir olgunlaşmanın olduğunu dile getiren Taç, Gürcistan’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin 25. Yıl dönümü nedeniyle, Gürcistan’dan gelen katılımcıların bu yıl ki sanat günlerine ayrı bir önem verdiğini ifade etti.
“Hep sol liberal aydın ve sanatçılar etkinliklere davet ediliyor” eleştirilerine ise Taç, “Televole sanatçısı olmayan, sadece insanlara bir takım acıtasyonlar çekmek suretiyle sanat yapmayan, kendini ispat etmiş, uluslararası boyutlara ulaşmış olan, kabul görmüş insanlarla çalışmaya çalışıyoruz. Daha çok bu tarzda insanları davet etmeye çalışıyoruz. Medya maymunlarıyla işimiz yok. Onları biz sanatçı olarak saymıyoruz” cevabı ise çok konuşulacağı benziyor...

-Kendinizden bahseder misiniz? Sanat alanında neler yaptınız, neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Trabzon’da bir garip Orhan Veli desem yeterli olur mu? Sanat benim 1980’den beri içerisinde olduğum, karikatür çizimiyle başlamış, Trabzon’da çıkan gazetelerin çoğunda uzun yıllar mizah sayfaları hazırlamış, görsel yönetmenliği, sayfa yönetmenliği yapmış, hatta Zigana TV’de 2 yıl boyunca televizyon programı yapmış biriyim.

Karadeniz Gazetesi’nde 14 , Taka Gazetesi’nde 4 , İlkhaber Gazetesi’nde 2 , Günebakış Gazetesi’nde de 4 yıl olmak üzere uzunca bir zaman tüketmiş birisiyim. Birçoğunda kültür sanat sayfaları, mizah sayfaları hazırladım, karikatür çizdim. Karikatür çizeriyim aynı zamanda. Köşe yazarlığım var 10 yılı aşkın süredir.  İlkesel olarak kendi sanatımı yaparken sanatın kurumsallaşması adına Mizah Sanatı Derneği’ni kurdum.

Onun başkanlığını yapıyorum. Merkezi İstanbul’da bulunan Karikatürcüler Derneği’nin Trabzon temsilciliğini yürütüyorum. Gugulumdakiler Tiyatrosu’nun kurucusuyum, genel sanat yönetmenliğini yapıyorum. 2007 yılında da Sanat Evi’ninin kurulmasına öncülük edenlerdenim ve hala başkanlığını yürütüyorum. İlk önce sekiz şimdi de on dernekle yolumuza devam ediyoruz.

Trabzon gibi iki kişinin yan yana gelmeyeceği bir şehirde on dernek toplamda 1200 üyesi bulunan kişileri bir arada tutuyoruz. 10 yıl oldu. Böylece devam ediyoruz. Burada da yıllık ortalama 100 ile 150 arasında etkinlik yapılır. Sanat Günleri'nde uluslararası boyutta etkinlikler gerçekleştiriyoruz.

ULUSALLIKTAN ULUSLARARASI BOYUTA GEÇİŞ SÜRECİ

-Birinci sanat günler ile dokuzuncu sanat günleri arasında nasıl bir olgunlaşma var? Herhangi bir ilerleme kaydettiniz mi?

Tabi. Ciddi anlamda. İlk sanat günlerini yaptığımızda Trabzon Sanat Evi’nin bünyesinde mevcut olan derneklerimizle birlikte gerçekleştirmiştik.

Dışarıdan Trabzon yereli de başta olmak üzere herhangi bir katılım almamıştık. Onun nedeni şuydu; Uzun soluklu bir etkinlik oluşturduğunuzda kendini aynada görmek diyoruz ona. Yani uzun soluklu bir etkinlik yaptığınızda neleri yapmak gerekiyor, nasıl hareket etmek gerekiyor...

Biz bunu kendi içimizde, o zaman 8 dernek olarak yapmıştık. İlk yaptığımız etkinlik sanat evinin bileşeni olan derneklerin kendi çabalarıyla gerçekleştirdiği bir etkinlik oldu. İlk sanat günlerinde Trabzon yerelinde sanatçıları davet ettik. Üçüncüsünde ise bir adım daha ileriye götürerek Trabzon dışından sanatçıları davet etmeye başladık. Bu bir ya da iki kişi şeklinde oldu.

Dördüncü ve beşinci sanat günlerinden sonra bizim kendi içimizdeki ve yereli aza düşürmeye, ulusal boyuta da daha çok çıkmaya başladık. Beş, altı, yedi, sekiz ve şimdi de dokuz… Dolayısıyla bu uluslararası boyuta çıkış başlangıçta; sanat günlerinin ilkinde on iki gün yapmıştık. Her gün etkinlik vardı burada ve gündüz Saat 13.00’da başlayıp akşam saat 22.00’a kadar sürerdi.

Ciddi bir program söz konusuydu. Bu bizim tecrübe etmemiz anlamında bize ciddi katkılar sağladı. Her sene gün sayısını düşürdük. Bu sene ise 4 gün sürecek. Bu azaltmanın nedeni ise; ulusal boyuttan uluslararası boyuta çıktığınızda nitelikli katılımcı sayısına orantılı olarak azalıyor.

Çünkü daha doyurucu oluyor. İster istemez katılanların kalitesi, içi, derinlikleri, kendi alanlarındaki profosyonellikleri arttıkça, sizin diğer alanlara doğru genişlemenize gerek kalmıyor. Tabi bunun farklı bir boyutu da var. Ekonomik boyutu doğal olarak… Çünkü artık yurt dışından insan getirmeye başladığınızda başlangıçta koyduğunuz bütçeyi de arttıra arttıra gitmek zorundasınız ve gelecek kişilere göre de kendi bütçenizi hazırlamak zorundasınız. Bunun içerisinde görseller tanıtım, reklam, çalışan insan sayısı her şey giriyor.

GÜRCİSTAN’DAN GELEN KATILIMCILAR DİPLOMATİK İLİŞKİLERE AYRI BİR ÖNEM VERİYOR

-Kaç ülkeden kaç sanatçı katıldı sanat günlerine?

Yunanistan ile çıkışımız oldu. Daha sonra da Almanya, Rusya, İran Gürcistan Azerbaycan diye de devam ediyor. Ülke sayısı arttıkça konseptler de, sanat disiplinleri de arttı. Farklı sanatçılar geldi. El sanatları, resim, fotoğraf, müzik ve çeşitli alanlarda da artış sağlandı.

Mesela bugün Gürcistan’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin 25. Yıl dönümü nedeniyle, Gürcistan’dan gelen katılımcılar ayrı bir önem verdi. Bir opera grubunu gönderdiler. Kadın vokal grubu, erkek vokal grubu olmak üzere toplamda üç grup yani 42 insan gönderdiler.

-Trabzon’dan yerel halktan ya da iş adamlarından herhangi bir destek gördünüz mü?

Yapılan etkinlikler halka açık ve ücretsiz devam ediyor. Sanat evinin bundan bir beklentisi yok.

-Kültür ve turizm bakanlığı ya da Trabzonlu iş adamlarından herhangi bir destek aldınız mı?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na proje gönderiyoruz. Destek de alıyoruz ama bizi aldığımız destek bizi tatmin eden rakamlar değil elbette. Bunun dışında sponsorlarımız da oluyor. Ama onlar da bizi tatmin edecek seviyede değil. Trabzon’da sponsorluk geleneği çok oturmuş bir şey değil. Dolayısıyla sayıları az da olsa destek olan iş adamlarımız var. Bizim araştırıp üzerine gittiklerimiz var. Onların duyarlılığını bir ölçüde daha istiyoruz. Pek tabi ismini de vermek istemeyen, hayrın gizlisi makbul anlayışında olan iş adamlarımız da var.

Tüm bunların dışında; Büyükşehir Belediyemiz, Ortahisar Belediyemiz, üniversitemiz, ticaret sanayi odamız her zaman kapılarını çaldığımız kurumlarımız var. Gerekli ihtimamı gösteriyorlar. Maddi açıdan daha çok lojistik bir destek bu... Ona da ihtiyacımız var doğal olarak.

“MEDYA MAYMUNLARIYLA DEĞİL, GERÇEK SANATÇILARLA BİZİM İŞİMİZ!”

- Sanat etkinlikler ile ilgili olarak şu eleştiriler var; özellikle muhafazakar kanattan, hep sol liberal aydın ve sanatçılar etkinliklere davet ediliyor. Muhafazakar kanattan kimse davet edilmiyor, bu konuda ne diyorsunuz?

Ben sanatla ilintili olup, sanatın hangi disiplininde olursa olsun derinliği olan bu konuda bilgi aktarımı yüksek olabilen ve bu işi gerçekten inanarak yapan, Televole sanatçısı olmayan, sadece insanlara bir takım acıtasyonlar çekmek suretiyle sanat yapmayan, kendini ispat etmiş, uluslararası boyutlara ulaşmış olan, kabul görmüş insanlarla çalışmaya çalışıyoruz. Daha çok bu tarzda insanları davet etmeye çalışıyoruz.

Medya maymunlarıyla işimiz yok. Onları biz sanatçı olarak saymıyoruz. Dolayısıyla sol mantığını, daha doğrusu ve kişileri ideolojik bakışına göre seçmiyorum. Sadece bu konsepte bakıyorum. Her yıl edebiyattan 3 kişiyi getirmeye çalışıyorum şiirde, öyküde, romanda…

Her yıl sinemadan tiyatrodan gerek oyuncu gerek yönetmen gerek senarist. Üç tanesi mutlaka olsun istiyorum görüşlerine bakmaksızın. Ben yurt dışından talep ederken konsoloslukların devlet hukukuyla ilgili uygun gördükleri sanatçıların gelmesinden yanayım.

Ama biz kendimiz de belirleyebiliriz bunu, biz görüşlerini alalım onlar da katılımcı olsunlar istiyoruz. Yoksa biz kendimiz de davet edebiliriz rahatlıkla. Küçük katkıları olabiliyor, en azından bizim “çorbada tuzu olsun onların da” niyetiyle yaptığımız bir şey.

Şöyle söyleyeyim sol kesimden üreten insan sayısı, ideolojisi sosyal demokrat, sosyalist olanların, kendi alanındaki deneyimi ve derinliği olanların sayısı çok daha fazla bunu kabul etmemiz gerekiyor. Milli piyango en çok neden İstanbul’da çıkıyor çünkü nüfusu 15 milyon. Neden Trabzon’da çok az nüfusu 300-400 bin. Arada büyük fark var.

Sanatçı kimliğiyle mukayese edecek olursak ideolojik olarak, duruş olarak, yaşam biçimi olarak bunu seçmiş olan sanatçıların geneli de bu ideolojide bu duruşta insanlar olduğu ortaya çıkıyor. Üretkenler, bu konuda daha aydın ve ufku olan insanlar. Sanat özgürdür, evrenseldir. Her dilin, her dinin, anlayabileceği bir şeydir.