Hemen hemen her maçta olduğu gibi, dünkü maçta da Trabzonspor’un bir golü daha iptal edildi. Ne dersek diyelim, ne yazarsak yazalım, MHK'nın silahşörleri Trabzonspor’u doğramaktan geri kalmıyor. Görünen o ki, bundan sonra da doğrama işi hız kesmeden devam edecek.
Ama artık şunu görmek gerekiyor: Bu iş hakemleri lanetlemekle, "asacağım, keseceğim" demekle ya da yazıp çizmekle çözülecek gibi değil. Tek bir çözüm var: Trabzonspor da dahil olmak üzere tüm kulüpler, TFF başkanını seçerken kendilerine önerileni değil, kendi iradelerini kullanmalı, işi ehline vermelidir. Sonu belli bir filmi seyreder gibi oy verip sonra da ağlamanın kimseye faydası yok!
“Bize bu imkan verilmiyor” diyorsanız, o zaman “Biz de oynamıyoruz” dersiniz, olur biter! Bu kaosun sona erdirilmesi için başka çare görünmüyor. Aksi halde, papağan gibi aynı şeyleri tekrar edip dururuz. Nasıl ki ördeğin ömrü vak vakla geçiyorsa, bizimkisi de bu maçtan sonra ahlarla vahlarla geçer.
Gelelim dün geceye... Seyrettiğimiz Trabzonspor’un ne oynadığını tespit edebilen varsa beri gelsin. Ben adına "komedi" dedim, siz ne dersiniz bilemem! Koca ilk yarıda ne paslı oyun var, ne korner, ne ofsayt, ne şut... Hatta ne acıdır ki faul bile yok!
Açıkça söylemek gerekirse, bordo-mavililer ilk 45 dakikada “yokları” oynadı. Taraftarlara da “Biz bu filmi çok ama çok gördük” dedirtmeyi başardılar. Ama hakkını yemeyelim, futbolcular yıllar önce “bundan bir şey olmaz” denilerek gönderilen Aytaç’ı durdurmakta güçlük çektiler. Rakibin her kontra atağında ceza sahamızda cirit atmalarını sadece seyrettiler.
Yetmedi, yeni icat ettikleri "temassız mücadele" anlayışını benimseyip rakibi hiç rahatsız etmediler. Bu temassız oyun nasıl bir şey, onu da oyunculara sormak lazım! Hem bunu hem de ilk yarıda sıfır istatistikle oynanan bir Trabzonspor izledik.
Savunma tarafına gelince... Fatih Tekke, “Cesur oynayamadık, oynamalıydık” diyor. Başka bir görüşe göre ise savunmadaki oyuncuların aklı fikri, oynanacak iki Galatasaray maçındaydı. Ben de diyorum ki: Bu, yılların mazeretidir. Kötü oynandığında hep buna sığınılır.
Be kardeşim... Senenin son maçlarında hem kalacak kadronu hem de oyun sistemini belirlemeye çalışırken; havası, sahası mükemmel bir bahar gecesinde, aklın fikrin başka yerdeyken oynayacağın bu maçları bir prova olarak görüp, cesurca, formana yakışır şekilde pozitif bir oyun sergileyemez miydin?
Son sözüm: Madem senenin sonunda bu takımın oyuncuları kantara çıkıyor, gider ayak isim vermeyeceğim ama, kupa hariç "yolcular yolunda olsun!"