Tarım herşeyden önce bir ihtisas işi ve aynı zamanda mühendislik olayıdır.

Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretim kriterleri bu iki temel üzerinde yürütülürken ülkemizde ne ihtisas ve nede mühendislik esasında işler yürütülmemektedir.

Ülkemiz Toprak, Su ve İklim özellikleri bakımından tarımsal üretim kapasitesi yeterli ölçüde kullanıldığında Türkiye dahil tüm ortadoğu ve yakın ülkeleri besleyebilecek güçtedir.

Ancak üretim işi bir planlama meselesi olup bu bir bakanlığın işi olmakla birlikte ulusal tarımda görevli bileşenlerin(Araştırma enstitüleri, Ziraat fakülteleri, Tarım kredi kooperatifleri, Ziraat bankası, Büyük şehirlerin tarım daireleri ve en önemlisi Devlet planlama teşkilatı vs.) muhakkak üretim öncesi, üretim dönemi ve sonrası tarımın içinde aktif olarak yer almaları gerekmektedir.Ülke nüfusunun çok önemli bir kısmını istihdam etmekte ve kırsalda yaşayan insanları topraklarında tutarak üretim sürtürülmektedir.

Bu sayededirki tarım sektörü tarıma dayalı sanayi sektörüne hammadde sağlamakta, talep yaratmakta, ihracat yoluyla ülke ekonomisine katkı sağlamakta ve çiftçinin bu sayede tporaktan ve üretimden kopmasını önlemektedir.

Bütün bunlara rağmen başat sektör olan tarım artık ülkemizde yıl, yıl gerileyerek çökme aşamasına gelmiş 3.ve 4.sektör durumuna gerilemiştir.Durumun vahameti gittikçe artarken hala ciddi önlemler alınmaması ve üretim alt yapısının düzeltilme çalışmaları(Akaryakıt, Makina,Su, Tohum,Gübre İlaç, Taban ve Başfiyat yetersizliği, Maliywt analizine göre fiyat belirlenmemesi vs.) bir türlü gündeme taşınamamaktadır.Bir dönem soğan depolarda çürürken şimdi ise tane işi satılmakta ve fiyatı bir bucuk doları aşmış durumdadır.Halbuki tarım ilk çağlardan beri insan neslini sürdürmesi için çok önwmli ötelenemwz stratejik bir sektör olmuştur.

Hwr ülke üretim yönünden kendi kendine yeterli bir ülke olmaya çalışırken biz/ bizlet elimizdeki bu büyük varlığı kullanamadığımız için dış ülkelere bağımlı hale gelmiş durumdayız.Kanlı bir savaşın tarafları olan "Rusya ve Ukrayna" dan tarımsal ürün almamız bağımlılığımızın ne hale geldiği ve savaşırken bile üretim yapan bu ülkelerin ulusal mücadeleleri ve halklarının karınlarını doyurma gayretleri bizim için anlam dahi ifade etmemektedir.Ülkemizin önemli bir tarım deposu olabilecek GAP projesine yıllardır kazma vurulmmaması işin içeriği açısından yaşanmış ve yaşanmaya devam eden canlı bir örnektir.Dahası çiftçilerimizin ülkemizde hizmwt veren yabancı bankalardan aldıkları kredileri ödeyemedikleri için ellerindeki toprakları ipotek yoluyla kaybetmişlerdir.

Yani özetin öźeti her şey insanımızın beslenme imkanlarını elinden alıp, geçim sıkıntısını dayanılmaz boyutlara taşırken üretime yönelmek için ciddi bir gayret yerine sanal söylemlerle gün kurtarılmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde tüm hayvansal ve bitkisel ürün fiyatlarının artışı insanlarımızı sömurmenin bir aracı haline götürmüş olması bu gidişle fiyatlarda bir azalmaya değil daha fazla sömürüye işaret etmektedir.

Toplumun en önemli ihtiyaçlarından birisi yetwrli üretimin yapılması ve olağan üstü ortamlarda zorda kalmamak için gıda güvenliğinin sürekliliğinin sağlanmasıdır.Daha açıkcasi tarım ssdece üretenler için değil tarım dışı çalışanlarında gerekli gıdasını üretmek içindir ve bu arzıda ywrine getirme yükümlülüğü vardır.Onun ićindirki pazarlanabilir ürün miktarı artmadıkça gıda talebi ve buna bağlı fiyat artışları önlenemez bir şekilde artar.

Bu durumda ticaret kspasitesinin ve sanayi sektörünün aleyhine döner neticede sektörde çalışanlara dsha fazla ücret ödenmesini zorunlu kılar ki gelinen aşamada budur.Halbuki artan nüfusa göre üretim planlaması yapılması gerekirgen nüfus arttıkça üretim ters orantılı olarak düşmekte olup bu hususta gıda bağımlılığımızı ićinden çıkılmaz duruma sürüklemektedir.Netice olarak tarım temel besin kaynağı olup ekonomik gelişmeye katkısı emek sermaye hammadde olarak üç temelden oluşmaktadır.Bu çöküşten ve fiyatların hortlamış olduğu aşamadan insanlarımızın daha fazla ezilmemesi için tarımda "VERİMLİLİĞİN" artırılması ve sınırsız emek arzıyla tarımsal ekonomi , gelişme süreci refah leyhine ve mecrasına evrilmelidir.Yoksa kişi başına düşen günlük protein tüketimi dünya ülkeleti bazında ki sıralamalarda alt seviyelerde  olmaktan kurtulamayız, gida bağımlılığımız sürdüğü sürecede kurtulma şansımız görünmemektedir.

SONUÇ OLARAK;

TOPRAKLARIN SONUNA GELİNMİŞTİR ANCAK ÜRETİMİN SONUNA GELİNMEMİŞTİR.ONUN İÇİN KESİNTİSİZ EMEK TEMELLİ ÜRETİ YAPILMALI Kİ KENDİ TPORAKLARIMIZDA KARNIMIZ DOYSUN VE BAĞIMLILIKTAN KURTULALIM.