Ünal Karaman hakkında çok fazla eleştiri yapmanın ne yeri ne zamanı.

Sonuçta Kendi kendine ben Trabzonspor teknik direktörü olmak istiyorum deyip koltuğa oturmadı herhalde.

Eleştiri yapılacaksa Ünal'ı göreve getirenlere yapmak daha mantıklı değil mi?

Elbette ki herkesin farklı düşünceleri vardı,benim de aklımdan geçen isim farklıydı ama karar verenler bizim düşündüklerimizi düşünmeyerek farklarını bir kez daha göstermiş oldular.Bu saatten sonra o olsaydı bu gelseydi lafları boş laflardır.

Kim gelse mutlaka beğenmeyen bir kesim olacaktı ama en az tepkiyi alacak olanı getirmek hem yönetimin rahatlamasına hem de taraftarın umut beslemesine yol açacaktı.

Bu da benim küçük bir eleştirim olsun.

Dün akşam hayatımda İlk defa gördüğüm biri ile iftar sonrası yan yana oturup sohbet etme fırsatı buldum.Konular farklıydı ama telefonlarımıza aynı anda Ünal Karaman ile görüşülmeye başlandı mesajı düştüğünde konu ister istemez Trabzonspor'da birleşti.Trabzonspor'un en çok sevdiğim yanı da bu zaten.Nerede olursan ol birleştirici yanı gerçekten çok önemli.Çok kısa bir analiz yapmadan da geçemedim tabii.Çenem tam düşmeye başlayacaktı ki daha ismini bile bilmediğim beyefendi bana dönüp....

İşte böyle yaşıyoruz burada.Beklentimizi düşük tutmamız gerektiğini bile bile hep bir Alex Ferguson bekliyoruz şapkadan çıkacak.

Hâlbuki dün Başkan açıkladı.

Neredeyse gelirimiz hiç yok dedi,futbol kulübünün ayakta kalabilmesi için elimizde para edebilecek sadece futbolcumuz var dedi.Bir nevi bunlara kendinizi hazırlayın dedi ama tepki yine geleceği için usturuplu bir şekilde anlatmaya çalıştı.

Bu kadar zor koşulları bile bile kabul etmek gerçekten yürek ister.Belki çoğumuzun gelmesini istediği teknik direktörler bu zorluğu kaldıramayacaklarını görüp görevi reddetmek zorunda kalmış da olabilirler..

Bilemiyoruz..

Sadece yorum yapıp Ünal'ı yıpratıyoruz..

Zaman o zaman değil..

Zaman bildiklerimizi, ön gördüklerimizi kırıp dökmeden paylaşma zamanı..

Yoksa o yanımda oturan arkadaşın " Bu iş Ünal Karaman'ın işi değil" demesi gibi bir çıkmaza düşüyoruz..

Debelenip durmak işte budur..

Kendimiz kabul  etmiyorsak kimse de etmesin diyerek düştüğümüz çukurdan ne çıkıyoruz ne de başkasının çıkmasına müsade ediyoruz..