Ağustos 2009’da Fındıkla ilgili yukarıdaki başlıklı bir yazı yazmıştım ve aradan geçen tam 8 yıl geçti.
Fındığın tanıtım ve reklâmının iyi yapılmaması üzerine olan o yazımdan sonra bu geçen 8 yıllık sürede ne Fiskobirlik ne de Fındık Tanıtma Grubu (FTG)’nun internet sitelerindeki tanıtımlardaki eksikliklerde pek bir ilerleme yok. 

Hâla daha “aganigi naganigi” gibi duruyor web sayfaları.

2009'da fındık bahçelerinin sökülmesi de gündemdeydi. Şimdi de fiyat o zamankinin aynı, üretici kurtarmıyor diye sökmeyi düşünüyor. Adete yeni fındık bahçesi de yasak!

Fındığın tüketim alanını artırmak, daha iyi tanıtımını yapmak için bu işleri hantal bürökrasiden kurtarmak gerek.

Finlandiya ormanları 'ayı üzümü (ligarba – yaban mersini) dolu. Nerdeyse kilosu 5 €'ya kadar toplama parasıyla toplanılabildiği kadar, toplatılıyor ki ormanlardan vatandaşın toplaması serbest orman ürünlerini. Milli servet ve kendileri kullandıkları gibi yurtdışına da satıyorlar.

Fındık, ligarbadan daha değerli bir ürün. 

Ama Finli her yerde kullanıyor ve kullandırttırıyor ligarbayı!

Fındıkta ortada bir sorun var ve buna çözüm bulmak gerekli.

Şu anda gözüken o ki üretici fındık bahçelerini söküp, başka ürüne yönelmek zorunda. Fındık fiyatı toplatılma yevmiyesini kurtarmayacak halde.

Finlandiya’da bir konferansta dinlediğim ilginç bir olay, bu fındık bahçelerinin imha edilmesi probleminin nasıl çözüleceğine dair bana ümit veriyor. 

338 000 km2 yüzölçümü olan ve %70’i sarıçam, ladin ile huş ağaçlarının ormanlarıyla kaplı olan Finlandiya’da, 1960’lı yıllarda ormanların, kâğıt ve kereste sanayii için hızlı şekilde kesiminin devam etmesi halinde, ormanların tükeneceği düşünülmeye başlanmıştı.  Bu soruna çare bulunulması için değişik fikirler ortaya atmışlar. Bir çare olarak da kâğıt sanayiinde ağaçların kökleriyle beraber kullanılarak tamamiyle değerlendirilmesi de gündeme gelmiş. Bunun sonucunda bazı kâğıt fabrikaları ağaçları kökleriye beraber kullanmaya başlamışlar da.  

Ormanların biteceği korkusu ve değişik önlemler gündeme gelirken, aynı zamanda da iyi bir şekilde ağaçlandırma plan ve projeleri yapılmış; bu planlamaların sonucunda şimdi Finlandiya’da kesildiğinden fazla kütlede ağaç yetişmektedir. Yani, artık ağaçları kökleriyle beraber kullanmak gerekmemektedir.

İlâveten, yine Finliler, halkın yaygın şekilde birbirinden uzak alanlarda ve adalarda da yaşamaları nedeniyle telefon gibi hizmetlerin halka ulaştırılmasındaki zorluklar ve masraflar nedeniyle bugün Nokia gibi bir dünya devinin ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Kablosuz telefonu geliştirilmiştir.

 Zorluk vardı ve çözüm üretilmiştir. 

Nasıl mı? Bilimsel araştırmalara yeterli kaynak ayrılarak.

Şimdi bu örneklere bakarak ülkemizde “Fındık bahçelerini sökelim, pazar problemi var, fiyat düşük! AB böyle istiyor” diyenler, soruna çareler bulmak için gerekeni yapabiliyorlar mı? 

Heö iç hem de dış piyasada pazarı artırmak için ne gibi plan ve projeleri var? 

Fındık ihracatı yapan Türkiye, fındığın yeni kullanım alanları ile ilgili araştırma çalışmalarına ne kadar kaynak ayırmıştır? Kimler fındığın tanıtımı için çalışmaktadır? 

Bir yabancı fındıkta dünyada öncü olan Türkiye’nin fındık ile ilgili yaptığı bilimsel çalışmalara bakınca, onları arayınca ne sonuca varır? 

AB ve ABD’nin fındık üretimi onların iç piyasasında tüketiliyor. Asıl bizim pazarlara ve pazarlamaya yönelik çalışmalar yapmamız gerekli .

Ben, Finlandiya’da yaşayan birisi olarak, fındık hakkında Türkiye’de internet sitelerinde araştırma yaptım. 

Beni fındık ile ilgili bilgi edinmek isteyen yabancı birisi olarak düşünün.  

Önce nereye bakacağım? 

Fiskobirlik’e. 

http://www.fiskobirlik.org.tr sayfasını tıkladım ve şu anda 8 yıl sonra yine baktım. Sayfa siyasilerin haberlerinin olduğu site olmuş. Sayfada; ‘Hakkımızda’ ve ‘Genel Müdürlük’ bölümleri diğer bölümlerinhepsine göre iyi. Yöneticilerin özgeçmişleri falan yerli yerinde!

Yabancı dillerde hiçbirşey yok.

Geçelim Fiskobirlik’i ve internette araştırmaya devam edelim. 

Fındık Tanıtım Grubu (FTG)’nun sitesini buluyorum: http://www.ftg.org.tr  

İngilizce için tıklıyorum. 

Yurtdışında yaşayan ve bilim alanında da çalışmış birisi olarak, sayfa tatmin edici değil. 

Şimdiye kadar yukarıda fındık ile ilgili başvuracağımız en önemli tanıtım kaynaklarından gerekli can alıcı bilgileri alabildik mi? Yeterli bilimsel çalışmalar var mı? Yok.

Fındık bahçelerini sökelim!  

“Cahil yapmaz, yıkar” misali.

Fince ve İngilizce olarak fındık için internette yaptığım araştırmalarda bir insanın ilk dikkatini çekecek bilgilere yer veriliyor. Ve Fince nir sitede çok ilginç bir şey buluyorum: ‘Fındıklı ve elmalı ekmek’! Tarifi de var ( bkz. https://krisuh.wordpress.com/ruoka/hasselpahkina-omenasampylat ).

Fındığın kullanım alanlarını artırmak, yeni kullanım alanları bulmak için çalışmalar yapılmalıdır. 

Şu anda fındığın kullanıldığı alanları da bir araya getirmek gerekir ki bunun için dünyada geniş çaplı araştırma yapmak gerekmektedir. 

En küçük bilgiler biraraya getirilerek, bunların üzerine ne koyabiliriz diye düşünülmelidir. Finlinin, “fındıklı-elmalı ekmeği” gibi çok çeşitli kullanım alanları derlenir.

Bilimsel araştırmalar, uygulamaya dönüştürülmek için yapılmalıdır ve “birileri makale yazsın, kariyer yapsın” diye araştırma yapılmaz. 

Tüccar kafasıyla fındık konusunda yapılacak araştırmalar, öncelikle endüstrüyel ve son kullanıma yönelik yapılmalıdır.

Eğer planlı bir şekilde bu işe eğilirsek, inanıyorum ki fındık bahçelerini bırakın sökmeyi, yeni bahçelere gerek duyulacaktır ve fiyat ta istenen seviyeye gelecektir.

Mineral ve vitamin deposu bir yiyecek olan fındık, özellikle dünyada Kuzey Ülkeleri için çok önemlidir.

Buralarda insanlar için kış aylarında en büyük problem; mineraller ve vitamin ihtiyaçlarını karşılamadır. 

1980’de Helsinki’de ilk kebab dükkanı açılınca Finliler, bu yemek ile tanıştılar. Şimdi herkes kebab yiyor. Kalorisi iyi ve enerji deposu.

Kebab karşısında piyasalarını kaybeden ‘Fast Food’  firmaları, İngiltere ve ABD’de, ‘Kebab sağlığa zararlı’ diye uyduruk bilimsel (!) araştırmalar yaptıradursunlar; Finli, “Ben hergün iki öğün kebab yiyorum, zararını görmedim, bir şey olmuyor!” deyip, kebabı savunuyor. 

Biber yemeyen Finliler yine şimdi biber yiyorlar; hem de en acısından! 

Biberin faydalarını da sayfa sayfa gazetelerinde yazıyorlar ki ben bizim gazetelerde böylesi detaylı ve bilimsel yazılara pek rastlanmaz... 

Şimdi fındığı çok iyi tanıtırsak, özellikle AB dışındaki ülkelere de rahatlıkla satarız. 

Temmuz 2009’da bizim Trabzon ekibi “Gençlik Olimpiyatları” için Finlandiya'ya gelmişti. Bu ekibin  Finlandiya’nın Tampere şehrinde fındık paketlerini  tanıtım için dağıtması, statta seyircilere atması, ‘Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması’  gibiydi. Finli, çocuklarına kolay kolay böyle şeyleri hemen yedirmez. Kendi dilinde de tanıtım paketinin üzerinde açıklama olmalı ki kalori değeri dahil herşey yazılmalı.

Profesyonelce bu işi ele alırsak, fındık üreticilerimizin kötü rüyalar görmesinin önüne geçeriz.

Yabancı şirketler bölgemize fındık ile ilgili yatırım yapıp, mamul olarak ihracat da yapabilirler. 

“Şu kadarını mamul olarak üretmezsen, ham madde olarak ihraç edemezsin” gibi Rusya'nın tomruk ihracatını yasaklayıp mamul olarak kereste çıkışını getirmesi gibi. Sonuçta hem işsizliğe çare hem de arada kaymağı yiyenlerin önüne de geçilir.

Bir yıl “Sökelim” diğer yıl “Rekolte az, ne yapacağız” gibi sözleri duymaktan da artık kurtulmalıyız.

İşe bilenlerde oluşan ekip bu işlere el atmalılar.

Güzel tanıtım, bilimsel araştırmalar ve fındığın kullanım alanlarının geliştirilmesi.

Bakan, “Üzüm suyu için” dese mi içilecek? Bunun için bakan değişikliği beklenmemelidir?

Siyasetüstü plan ve programlara ihtiyacımız var.

Allah, bereketli toprakları vermiş bize; “Vermeyince Mabut neylesin Mahmut”luk halimiz de yok.

Eğer bu işi halledemezseniz; Finlandiya'da 26 yıldır yaşayan bbir Trabzonlu olarak Finliler ile iyi bir plan ve programla biz hallederiz.

Kalın sağlıcakla,

Yakup Yılmaz,

Helsinki