15 Temmuz darbe girişimi sonrası dış basında Türkiye karşıtları hemen harekete geçmiştiler. 

Yıllardır yurtdışında FETÖ tarafından bugünler için yemlendirilenler de, bu Türkiye aleyhine propagandaya destek oluyorlardı ki hala daha devam da edenleri var. 

Geçen haftaki yazımda Finlandiya'daki durumu anlatmış, uğraşlarımızla insanların gerçekleri görmesi yönündeki sonucu da, vermiştim. 

Bu hafta da yine olumsuz olarak Fin medyasında  haberler olsa da, Finlandiya'nın en büyük gazetesi Helsingin Sanomat'ın Nyt isimli ekinde FETÖ'nün gerçek yüzünü ortaya döken yazıyı da okuduk. 

Fin medyası bir yandan çakarken, öte yandan dengeyi biraz sağlamaya çalışıyor. 

Batı medyası Türkiye hakkında olumsuz haber yapıp, FETÖ severlik görüntüsü verse de, bunun etkisi halkları üzerinde etkisi nasıl oluyor acaba? 

Finliler ile konuşuyoruz. Gören darbe girişimini soruyor zaten. 

Konuştukca görüyoruz ki medyanın etkisi yeterince olmamış, darbeyi yapmaya çalışanları yeriyorlar. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın desteğini aldığını, belirtiyorlar. Darbeye zaten destek veren yok. Darbe olsaydı 4 – 5 milyon daha mülteci  akımına uğrayabilecekleri hatırlatılınca da, yüzleri asılıyor ve bunu da bekliyorlarmış. 

Batı Medyası, Recep Tayyip Erdoğan'ı, istediğini Batı ülkelerine kabul ettirtmek için tehditci buluyor ve istediğinin yapılmadığında ise, bunu ödetebileceğini de belirtiyor. Bu nedenle Ahmet Davutoğlu'nun gidişine hala daha üzülüyorlar. Davutoğlu'na istediklerini kolayca yaptırabilirlermiş, köprüymüş ve köprüyü Erdoğan uzaklaştırmış. 

Batı, iki lidere istediğini yaptıramıyor; bunlar,  Erdoğan ve Putin. Uçak krizi ile bu iki lideri birbirine düşmüş görüp sevinseler de bu sevinçleri kısa sürdü. 

Bu haftaki Putin ile Erdoğan görüşmesi ve iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesini de, Fin halkı olumlu adım olarak görüyor. 

AB ile Rusya'nın arasının açılması en çok Finlandiya'ya zarar vermişti.  Finliler, AB'ye direndiler Rusya konusunda ama sonuçta alınan kararlara uymak zorunda kaldılar; sınır ticareti de durdu türist de gelmez oldu ve ihracat da durunca birçok firma işten insan çıkartmak zorunda kaldı. 

Türkiye'de Rusya ile komşuluk çercevesinde, uçak krizinden sonra Finlandiya'nın yaşadığını yaşadı ve krizin bitmesi Finliler'e de "darısı bizim başımıza" dedirtiyor. 

Görüyoruz ki Batı medyası bir tarafa insanlar 15 Temmuz'da darbe girişimi olduğuna inanmışlar ve dünyadaki karışıklıkları görerek de ümitsizliğe kapılıyorlar. 

"Trumb geliyor. Yandık. III. Dünya Savaşı yakın!" diyor dün sohbet ettiğim bir Finli. Bizi dinleyen bayan "Ne olacak o zaman?" diye soruyor. "Rus uçakları tepemizde belirecek!" diye cevap veriyor yüzü askın bir şekilde. Bayanın suratı mosmor oluyor " Kazanır mı Trump?" diyesoruyor yine bayan. " Kazanır! Öbürleri 8 yılda birşey yapamadılar. Amerikan halkı seviyor böylelerini. Trump geliyor.", deyip, "Kafayı yemiş bunlar" gibi hareket yapıyor Amerikan halkının tercihini kasdederek. Ve ilave ediyor: " AB'nin hali ise ortada, iyi yönetilmiyoruz!" diye. 

Ortada, kendi sorunlarını çözemeyen ama herkese akıl vermeye çalışan bir Batı var. 

Geleceklerini pek parlak görmüyorlar. 

Bu arada Finli siyasetciler 15 Temmuz darbe girişimi konusunda pek patavatsızlık yapmıyorlar. 

Finlandiya Başbakanı da, vize ve mülteciler konusunda Türkiye ile AB arasında yapılan antlaşmanın geleceğinden ümitli olduğunu önceki gün belirtti. 

Kendimizi iyi anlatırsak, bu süreçten karlı da çıkarız. 

Güçlüyüz ve bu gücümüzü iyi kullanmalıyız. 

Karşı propagandayı iyi yapmalıyız. 

Bu arada Finlandiya'daki yuttaşlarımızdan bir zamanlar FETÖ'nun elemanları ile irtibatta olanlar bundan kendilerini nasıl sıyıracklarının telaşındalar. 

"17-25 Aralık 2013'ten sonra irtibatı kesenler rahat olsunlar. İrtibatı kesmeyenlere isebirşey diyemeyiz" diyorum ki bu konuda 24 Temmuz 2016'da Facebook sayfamda da yazı yazdım, bazı yetkşlilerimize de gönderdim.

Devlet, sapla-samanı birbirine karıştırmamalı. 

Helsinki'de Bakan  Ali Babacanlı bir hatıra fotografı çektirmiş bir arkadaşa " Kasedin var!" diye takılıyorum ki  FETÖ ekibi işadamı diye kendilerine yakın gördüklerini çağırmışlar; zamanın Helsinki Büyükelçisi, Ticaret Müşaviri ve Kültür ve Türzim Müşaviri de resimde. 

" Gittim ama gördüm ki gerçek işadamı yok" diyor arkadaş. Resimdeki bir başkası da, Bakan Ali Babacan, zamanın Finlandiya Cumhurbaşkanı Halonen'e Fetullahcılar için; 'bunlara güvenebilirsiniz, yardımlarjnızı da esirgemeyin' dedi" diyor. "Bakan görmeye gittik. Başka şekilde bakan görme şansımız mı vardı?" diye kendisini de savunuyor. 

Vatandaş haklı 

Diplomatlar ve bakan, doğru-dürüst işadamı olmayan bir grubu etrafında toplayan FETÖ'ya takılmış.  Vatandaş ne yapsın? Bakan Babacan " Bunlar iyi, güvenebilirsiniz!" diye de referans veriyor. 

Bu arada yine bir başkası "Biliyor musun Bülent Arınç, Finlandiya'ya gelince Fetullahcılar ile ne yaptı?" diye soruyor. Anlattığını buraya yazsam, yer yerinden oynar. Daha neler duyacağız neler! 

Vatandaş, bakan, milletvekili, vali ve bürökratlarla yurtdışında biraraya gelmek için FETÖ'ya yakın olmak zorunda idi bir zamanlar. 

Benim gibiler ise; ancak yolda, camide rstladığı bakan, milletvekili veya bürokratlarla görüşebiliyordu. 

Diplomatlar ise; itici icraatlarıyla vatandaşı yurtdışında FETÖ'ya mecbur bırakıyor, kucağına itiyorlardı ki ben bubu taktik icabı yaptıkları kanaatindeyim. Şu Dışişleri'deki FETÖcüler bir açıklansın, bunu daha iyi göreceğiz. 

Yurtdışında "FETO de! Bakan, milletvekili, bürokrat ayağına gelsin" devriydi o günler. 

Dışarıdan benim gibi bakıp, devletin düştüğü o hale üzülen çok az kişi vardı. 

"Ateşe yakın olan ısınır" misali ısınanların halini seyrediyoruz şimdi.