Sağlam oynamakla, yavaş oynamanın arasındaki farkı bordo-mavili futbolcular ayırt edemezse, her maç, Trabzonspor’un çok pas yaptığı ama pozisyon bulamadığı maçlar şeklinde devam eder. Gaziantep kendi sahasında oynamanın verdiği sorumlulukla daha saldırgan oynasa da Trabzonspor oyunda daha çok pas yapan taraf oldu. Soner orta sahada 40 yıllık Trabzonsporlu gibi oyunu yönlendiren futbolcuydu.

Her hafta aynı şeyi yazmaktan yoruldum ama yapacak da bir şey yok. Sahada her şeyi yapan ama gol pozisyonunu yakalamakta zorlanan, hatta yakalayamayan Trabzonspor’u ilk yarıda seyretmek zorunda kaldık.

Soner ve Sapara orta sahada dengeli idi.
Savunma Gaziantep’e birkaç pozisyon hariç açık vermedi.

***

Gaziantep’i ise genel olarak İbriçiç ile organize olup Cenk ile gol bulmaya çalışan bir taktik anlayışı içinde gördük. Normal şartlarda bu oyun stili ile Trabzonspor’un gol yeme şansı sadece kendi hatalarına kalır. Ama futbol bu, güzelliği de buradan geliyor.

45 dakika gol pozisyonu olmadan geçti. Artık Trabzonsporlular ve sporseverler bundan bıktılar. İlk yarıda Henrique ve Volkan, bunlara Yasin’i de eklersek, ayaklarına gelen topları 1 saniyede kaybedince doğal olarak pozisyon olmadı. Olmaz da!

***

İkinci yarıyla birlikte Trabzonspor’da telaş başladı. Pozisyon yok; atılan uzun bir topa koşan Mustafa Yumlu hiç gereği yokken rakibine faul yapınca hakem penaltı noktasını gösterdi. İbriçiç takımını 1-0 öne geçirdi. Golden sonra oyunda yine hareket yok. Trabzonsporlu futbolcuları harekete ne getirecek merak ediyorum.

Değişiklikler de pek fazla hareket getirmedi. Umut ve Burak’ın yerini Henrique’nin doldurması mümkün değil.

Mustafa; Allah aşkına akşam yatarken gözünü kapa ve düşün hangi takımda oynuyorsun! Kaç kişiye nasip olur bu? Bu kafa yapınla oynayamazsın. Savunma kurgusunun iyi olması için mutlaka ileri uçtaki futbolcuların yetenekli olması gerekir. Maalesef Trabzon’da bunun olması mümkün değil. Dost acı söyler; sıkıntılı günler geliyor. Herkes takkesini önüne koyup düşünsün.