İkinci, emeklilerin yıllar süren emeğinin karşılığında açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiğini belirterek, mevcut ücret politikasının sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmadığını vurguladı.

Kasım ayı enflasyonunun TÜİK tarafından yüzde 0,8 olarak açıklanmasını “gerçeklikten kopuk” olarak değerlendiren İkinci, teknik hesaplamalara göre emeklilere yapılacak artışın yüzde 17–18 bandında kalacağının netleştiğini söyledi. Türkiye’de ortalama bir emekli hanesinin aylık gelirinin yaklaşık 20 bin lira civarında olduğunu hatırlatan İkinci, açlık sınırının 35 bin liraya dayandığı bir tabloda bu rakamların “insanca yaşam” ile açıklanamayacağını ifade etti.

Muhammed İkinci, çalışanların ücretlerinin yoksulluk sınırının, emeklilerin maaşlarının ise açlık sınırının altında kaldığını belirterek, sorunun kaynağının sistemsel olduğuna dikkat çekti. Emekli aylıklarının düşüklüğünün temel nedeninin, çalışırken alınan yan ödemelerin taban aylığa yansıtılmaması olduğunu söyleyen İkinci, bu düzenleme yapılması halinde emekli maaşlarının 55–60 bin lira seviyelerine çıkabileceğini dile getirdi.

Bu değişikliğin ancak yasal bir düzenleme ve güçlü bir siyasi irade ile mümkün olabileceğini belirten İkinci, mevcut iktidarın ücret politikalarının çalışanı ve emekliyi değil; patronları ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarını esas aldığını savundu. “Ne kamu emekçisinin ne de emeklinin ihtiyacı olan rakamlar bu iktidarın gündeminde” diyen İkinci, çözümün örgütlü ve ortak bir mücadeleden geçtiğini vurguladı.

Geçmişte bir sosyal güvenlik bürokratının, emekli maaşlarının düşüklüğünü “emeklilerin uzun yaşaması” ile açıklamasını hatırlatan İkinci, bu yaklaşımın münferit değil, hâkim siyaset anlayışının bir yansıması olduğunu söyledi. Bürokratın görevde kalmasının da bu zihniyetin sürdüğünün göstergesi olduğunu belirtti.

Asgari ücret tartışmalarına da değinen Muhammed İkinci, “çalışanı enflasyona ezdirmedik” söylemini gerçeklikten uzak olarak nitelendirdi. Resmî enflasyon oranlarının bile altında yapılan zamların, çalışanların ve emeklilerin alım gücünü her geçen gün daha fazla erittiğini ifade eden İkinci, mevcut ücret politikasının yaşam hakkını değil, yoksulluğu kalıcı hale getirdiğini söyledi.

İkinci, önümüzdeki dönemde hayat pahalılığı ve yoksulluğun daha da derinleşeceğini belirterek, tüm emek örgütlerini, sendikaları ve emeklileri ortak ve güçlü bir mücadele hattı oluşturmaya çağırdı. “Bu bir ücret pazarlığı değil, doğrudan yaşam mücadelesidir” diyen İkinci, insanca yaşam koşulları için itirazın yükseltilmesi gerektiğini vurguladı.