Pazar günü Trabzonspor’un Darüşşafaka deplasmanındaydık. Günübirlik gitsek de, Trabzonspor’un kötü oyunuyla gelen mağlubiyet ve taraftarlar arasında devre arası yaşanan çirkin görüntüler hariç güzel izlenimlerimiz oldu.

Günübirlik gerçekleşen bu seyahatte; Mehmet Yiğit Alp Başkanlığındaki Basketbol Kulübü yöneticilerinin, TS markası adına yürüttükleri organizasyonun deplasman ayağını az da olsa gözlemleme şansımız oldu.
İyi de oldu. Emek verdikleri bir organizasyonu kusursuz ve üzerine titreyerek yürütüyorlar. Tıpkı “sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” misali. Tebrikler.

Bu kısa girişten sonra dönelim asıl konumuza. Karşılaşmaya etkili başlayan Trabzonspor oldu. Rakip Daçka, ilk periyot şokunu atlattıktan sonra tecrübe kokan Trabzonspor’a karşı enerji ve hırsı bir araya getirip, kurmuş olduğu baskılı savunmayla karşılık verince, oyunun üstünlüğünü de eline geçirdi.
Hücumlarda ise bizim yapamadığımız pas trafiğini iyi organize edip, topu doğru zamanda doğru ellerle buluşturdular çoğu kez. Keza birbirlerini iyi tanıdıklarından, hani bizim; “olduk, olacağız, olmak üzereyiz” dediğimiz “takım” hüviyetinde olunca, gerek tepeden, gerek boyalı alandan, gerek ikili oyunlarla topu istedikleri gibi yönlendirdikleri gibi, potamızın dibindeki boş oyuncuları görüp inanılmaz asistler yaptılar.
Ayrıca guardlara tepede baskıyla başlayıp hücum sürelerinden çalan Daçka, oyun sete set’e dönünce de alan savunmasıyla geçit vermedi Trabzonspor’a. Ve Daçka’nın bu baskılı savunması karşısında guardlardan başlayan ve toplamda 23 gibi inanılmaz bir rakama ulaşan top kaybına zorladı Trabzonspor’u.

Peki bir takım nasıl olur da 23 top kaybı yapar? Rakibin agresif, hırslı, enerji dolu ve çok koşan genç oyunculardan oluşursa eğer, kurduğu baskıyla nefes aldırmaz ve kendi rakibini top kaybına sürükler. Tıpkı bize ve ligdeki diğer rakiplerine yaptıkları gibi.

Keza ribauntlarda da benzer sıkıntıları yaşadık dünkü maçta. Aslında istatistiklere bakıldığında Trabzonspor’un 35-39 aleyhine olan ribaunt istatistiği çok da önemli değil. Fakat asıl önemli olan; Daçkalı oyuncuların çekmiş oldukları çoğu ribauntları çekiş biçimleriydi. Çoğu ribauntları koklayıp hissederek, bazılarını ise biz seyrederken tabiri caizse rüzgar gibi çekip aldılar.
Özet ise; koşamadık, koştular. Savunma yapamadık, yaptılar. Ribauntlara uzanamadık, uzandılar. Yakaladığımız Fast break pozisyonlarını ayaklarımız çekmediği için değerlendiremedik, değerlendirdiler. Top çeviremedik, çevirdiler. Kısaca basketbol adına bizim yapamadıklarımızın tamamını, hatta fazlasını yaptılar. Böylece alkışı da fazlasıyla hak ettiler.
Sıkı durun. Trabzonspor maçında 7 ribaunt çeken Metin Türen, aynı zamanda 6.4 ortalamayla da takımının ribaunt lideri. Ve bu çocuk 1994 doğumlu!
Devam edelim; 12 sayı, 3 Ribaunt ve 7 asistle oynayan Tuğberk 1991, 3 sayı, 2 top çalma, 1 asist ve 9 ribaunt üreten Orhan ise 1988 doğumlu!
İşte “Neden” sorularının cevabı aslında yukarıda gizli.
Daçka, Pertev, Bandırma Kırmızı vs. gibi genç, misyonu geleceğe oyuncu yetiştirmek olan kulüp takımlarına karşı hep zorluk yaşar, yaşamaya da devam edersiniz.

Çünkü takımların enerji oranları eşit ve adaletli olmadığı gibi, misyonlar da farklı!