Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, heyelanın ardından il müdürlüğüne talimat vererek Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde bir çalışma yapılmasını istedi.


Bu ve bunun gibi afetler şu an TBMM’de genel kurul gündemine alınan "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun"un ne kadar elzem olduğunu bir kez daha ortaya koydu.


Yasa çıkar çıkmaz bütün valilikler ve üniversitelerle işbirliği yaparak illerdeki riskli alanların tespiti çalışmalarına süratle başlanacak. Bu sayede afetler gelmeden afete karşı önlemlerimizi alacağız.

Afet Yasası Türkiye için bir gerekliliktir
Geçtiğimiz hafta Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda kabul edilen kanun tasarısı Türkiye için bir gerekliliktir. Tasarının temel maksadı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde; fen, sanat, norm ve standartlara uygun, sağlıklı ve emniyetli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere, iyileştirme, tasfiye ve yenilemede bulunulmasına dair her türlü iş ve işlemi ve bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemektedir.


Tasarının kanunlaşması ile riskli yapı stoğu bertaraf edilecek, sağlıklı-güvenli yaşama alanları oluşturulacak, afetlere bağlı olarak meydana gelen can ve mal kayıpları büyük ölçüde azaltılacak ve daha afetler vuku bulmadan, bu hususta gereken tedbirler alınacak.


Bu sayede heyelan, deprem, sel gibi afetlere maruz kalabilecek yerleşim merkezleri önceden tespit edilecek ve daha afetler gerçekleşmeden bu alanlardaki yapı stoğu daha güvenli, modern yapılarla değiştirilecek.


Yara Sarma Değil, Yara Aldırmama Hakim Olacak
Yasanın kanunlaşması ile birlikte vatandaşlarımız afetlere karşı güvenli yapılara, güvenli bölgelere kavuşurken bir yandan da yıkılan alanlarda bütüncül bir planlama anlayışı ve yeni altyapı ve ulaşım sistemleri ile şehirlerimizin daha düzenli hale gelmesi sağlanacak, yeterli altyapının bulunmadığı alanlarda görülen ve insan sağlığını tehdit eden unsurlar azaltılacak, şehir ve diğer yerleşme merkezlerinin köhneleşmesi önlenecek ve köhneleşmişlikler giderilecektir.

Yapılar, mahalli mimari ve malzemeler kullanılarak inşa edilip uygun yapı stoğu sağlanacak, üretim sektörü ve buna bağlı olan sektörler hareketlendirilecek, en mühim ihtiyaç ve beklentilerden biri olan inşaat ve teknik müşavirlik sektörü ciddi manada gelişecek, bu sayede, işsizlik ve yoksulluk azaltılacak ve ekonomik hareketlilik sağlanacak, uygulamalarda hak edişlerden KDV alınacağından vergi gelirleri artacak ve kayıt dışılığın önlenmesine katkıda bulunulacak, düzenli yapılaşma sayesinde kaynak israfı engellenecek ve yalıtımı tam olarak sağlanmış, asgari konfor şartlarına sahip, enerji tasarrufu sağlayan ve en önemlisi de “çevre dostu” yapılar sayesinde daha güzel yeni yaşama çevreleri gerçekleştirilmiş olacak.


Tasarının kanunlaşıp uygulanması sayesinde, yaşanabilirlikten uzak, köhnemiş, can ve mal emniyeti bakımından riskli ve görüntü itibari ile de çirkin olan yapılaşmalar ortadan kaldırılabilecek, estetik yapılar elde edilecek ve halkın daha sıhhatli ve emniyetli şartlar altında ikametleri de temin edilecektir.


Kanun tasarısının kanunlaşması ile devletimizce “yara sarma” anlayışından çıkıp “yara aldırmama” anlayışına gidilecektir.


Tasarının öngördüğü sisteme göre, “dönüşüm” uygulamalarının üreteceği katma değerler yeni uygulama projelerine mali kaynak (dönüşüm gelirleri) sağlayacağından, tasarı ile getirilmesi öngörülen uygulamalar bütçe için ciddi bir mali külfet de getirmeyecektir.


Bütün bunlarla birlikte düşünüldüğünde, tasarının kanunlaşması, can ve mal emniyetini temin yanında sosyo-ekonomik yönden de pek çok faydaları sağlayacaktır.