Mera vasfını taşıyan yerlerde çarpık yapılaşmaya asla müsaade edilemeyeceğine değinen Cora, vatandaşla devletin orta yolu bulması için Mera Muhafaza Teşkilatı kurulmasını önerdi.  Cora;
“Mera vasfını taşıyan bilhassa yaylalarımızda çarpık yapılaşma almış başını gitmiştir. Tabiata bu acımasızca kıyıma müsaade etmemeliyiz. Ancak bunu yaparken vatandaşa da –bilhassa tarım ve hayvancılıkla geçinen- bir metod önermeliyiz. Yani hangi yapıyı nasıl yapabileceğine dair alternatifler sunmalıyız. Her ne kadar Mera Kanunu meraların korunmasına yönelik muhtarlara sorumluluk veriyor olsa dahi yeterince yaptırım uygulanamıyor. Komşusu/köylüsü/seçmeni ile münakaşaya girmek istemiyor belki aynı hataları kendisi yapıyor. Hal böyle olunca yaylalarımız talan ediliyor. 
Burada yapılabilecek uygulama Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız tarafından kurulacak Mera Koruma Teşkilatı ile Mera Muhafaza Memuru ya da Mera Jandarması tayin etmek suretiyle, “ihbar eden, zabıt tutan, ceza yazan” bir otoriteyi tesis etmektir.
Nasıl ki Orman ve Su İşleri Bakanlığımıza bağlı Orman Muhafaza Memurlarımız varsa ve düzenli bir şekilde kontrollerini yapıyor, cezai işlem uygulayabiliyor ve caydırıcılıkta bulunabiliyorsa benzer bir teşkilat da Mera alanları için kurulabilir. Meraları korumasının, çarpık yapılaşmayı önlemesinin yanında yeni bir istihdam alanı oluşturacağı da bir başka boyutudur.” Dedi.

"ÜRETİCİ ANNELERİMİZİ SOSYAL GÜVENCE ALTINA ALALIM"

Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Av. Salih CORA, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesinde doğup büyüdüğü toprakları da unutmadı. Süt parası ile okul ihtiyaçlarını temin ettiklerini söyleyen CORA, kendinden evvel ineklerinin karnını doyuran köy kadınlarının da sesi oldu. Yapılacak düzenleme ile tarım ve hayvancılık faaliyetiyle meşgul olan üretim yapan köy kadınlarının da İşkur ile yapılabilecek bir protokolle sigortalı yapılabileceğini ifade etti. Böylelikle verimliliğin artacağını söyledi:
“Geçimini tarım ve hayvancılık faaliyetleri üzerinden temin eden bir yörenin evladı olarak burada belirtmenin üzerime vazife olduğu bir hususu da sizlerle paylaşmak isterim. Örneğin Trabzon ili Tonya İlçemiz, coğrafi özellikleri gereği Tarım teşviklerinin büyük bir kısmından istifade eden mandıra hayvancılığına uygun değildir. Bireysel/Aile hayvancılığı yapılan yöremizde ortalama 3 ila 10 arasında değişen büyükbaş hayvancılığı yapılmaktadır. Herhangi bir şekilde toplu hayvancılık yapma imkanları bulunmayan vatandaşlarımız Bakanlığımızın sağladığı bu imkanlardan maalesef yararlanamamaktadır. Burada önerimiz aile hayvancılığının teşvik kapsamına alınmasıdır. Peki bu nasıl mümkün olacak? Mesela en az 5 hayvan bulunduran ailenin bir üyesi ki bu çoğu zaman annedir devlet teşviki ile sigortalandırılabilir. Bir başka yolu İŞKUR ile yapılacak protokolle belirli aralıklarla kontrolü yapılarak, beslediği hayvan sayısına göre ya da üretim miktarına göre geçici işçi statüsünde çalıştırılabilir. Tonya örneğinden yola çıktık ama bu ülkemizin her yerinde coğrafi koşulları veya maddi koşulları mandıra hayvancılığına elverişli olmayan yerlerde bir ihtiyaç halini almıştır. Biz süt parası ile okul ihtiyaçlarımızı alırdık. Sütün kuru madde/randıman oranına kulak kesilirdik. Verdiğimiz sütler acaba karşılığında yine hayvanlarımızı besleyecek yem/kepek parasını karşılamaya yetecek mi diye de düşünürdük. Yılın 12 ayı, bir ömür boyu sabah ezanında kalkıp kendi karnını doyurmadan İneklerinin karnını doyuran, tatilsiz yaşayan köy kadınlarımızın analarımızın hayatlarını bu vesile ile de güvence altına almış oluruz. 4 ineği olan 5’e çıkaracaktır, 50 kilo süt veren üretici 70 e çıkaracaktır. Gözle görülür bir fark kısa zamanda meydana geleceği gibi çok ciddi bir sosyal fayda da sağlanmış olacaktır.”

"ET AÇIĞININ TEMEL SEBEBİ KABA YEM SORUNUDUR"

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çok önemli destek ve teşvikler sağladığını da ifade eden CORA, meraların ot kalitesinin yükseltilerek yem bitkilerine verilen desteğin artmasının olumlu sonuçlar doğuracağını ifade etti.
Ülkemizdeki et açığının en büyük ve temel sorunu kaba yem sorunudur. Bu sebeple kaba yem üretimi için yem bitkilerine verilen destekleme miktarlarının artırılması gerekir. Tek yıllık yem bitkilerine silajlık mısır gibi kuru şartlarda üretilen silajlık mısıra 40tl/yıl, sulu şartlarda üretilen silajlık mısıra 90tl/yıl, çok yıllık yem bitkilerine(yonca kuru şartlarda 40tı/yıl, yonca sulu şartlarda 60tı/yıl, korunga 60tı/yıl destekleme ödenmektedir. Yapay çayır mera için 60tı/yıl ödenmektedir.

Bu ödemeler yetersizdir. Ayrıca meralardaki ot kalitesi ve niteliği yetersizdir. Mera ıslahı çalışmalarına ağırlık verilmeli, ot kalitesi ve niteliği artırılmalıdır. Mera ve ıslah çalışmaları artırılmalıdır. Meradaki kalite ve niteliği artırmak için sadece gübreleme yapılmamalıdır. Otu olmayan ot Ot kalitesi kötü olan meraların boşuna ve amaçsız gübrelenmesi önlenmelidir. Meraların yöreye uygun ot çeşitliliği ile ıslah edilmesi ve sonrasında gübreleme ve periyodik bakım yapılarak devamlılığın, takibin sağlanması gerekir. Bu sebeple et açığındaki temel sorun olan kaba yem üretimi için ve mera ıslahı için daha fazla kaynak ayrılmalıdır.

"SOSYAL GÜVENCE VERİLİRSE ÜRETİM ARTACAKTIR"

“Ülkemizde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan yetiştiricilerimizin sosyal güvence kapsamındaki belirsizlikleri ve gelecek kaygısı sebebiyle bu mesleği yapmaktan vazgeçmekte ya da sürülerindeki hayvan sayısını azaltmaktadır. Bu durum hem kırsaldan göçü, hem de ülkemizde bulunan et açığını arttırmaktadır.
Bakanlığın mevcut destekleme uygulamasında 250 baş anaç koyun/keçisi olup ‘sürü yönetimi elemanı’ kursu belgesi olan yetiştiricilere 5000 TL destekleme verilmektedir. Bunun yerine küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan çiftçilerin yapılacak bir düzenleme ile asgari ücret seviyesinde SGK primleri ödenmelidir. Sosyal Güvenlik ve gelecek kaygısı ortadan kaldırılması halinde küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde hem üretim hem de istihdam artacak, at açığı azaltılacaktır.
Aynı şekilde kırsalda büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan kadınların yeni bir düzenleme ile ya da İŞKUR bağlantılı olarak asgari ücret ölçeğinde SGK primlerinin ödenmesi hem hayvancılığı, hem et açığını azaltacak hem de istihdamı sağlayarak kırsaldan kente göçü önleyecektir.”